İzledim: Nehrin Solgun Yüzü

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakikaGeçen sezon biri sezonun hemen başında biri ise sonlarına doğru olmak üzere Üsküdar Tekel Sahnesi’nde iki oyun izleyebilmişim. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Erkek Parkı ve Ankara Devlet Tiyatrosu’nun Nihayet Bitti oyunları. Üsküdar Tekel Sahnesi’nin hemen altındaki Stüdyo Sahne’de ise bir önceki sene yalnız bir oyun izleyebilmiş, geçen sene kapısından dahi girememişim. Bunun nedeni İstanbul Şehir Tiyatroları’nda da muzdarip olduğum bazı oyunların ekseriyetle bazı sahnelerde oynanması sorunu. Belki teknik belki bürokratik sebepler bilemiyorum ama bu düzende sezon içerisinde sahnelerde aynı oyunlar dönmeye başlıyor. Bunun yanında İstanbul Devlet Tiyatrosu bu sezon yalnızca Üsküdar Stüdyo Sahne’deki suare oyunlarının başlama saatini 20:00’den 18:00’e çekti. Bu sayede çalışan izleyici kesiminin o sahnede oyun izleyebilme şansı epeyce düştü. Kişisel sitemimi beyan ettikten sonra oyuna dönebilirim.

Nehrin Solgun Yüzü. Yazarı Nick Stafford. Ahmet Levendoğlu yönetmenliğinde İstanbul Devlet Tiyatroları‘nda bu sezon sahnelenmeye başlanan oyunlardan birisi. Prömiyerinin üstünden bir hafta gibi bir zaman geçti. Ben de sıcağı sıcağına prömiyerini yaptığı Üsküdar Tekel Sahnesi‘nde izleme fırsatı buldum. Oyunun oyuncu kadrosunda Levent Öktem, Duygu Üzüm Arat, Serhan Süsler ve Gürcan Salihoğlu var. Oyunu izleme listeme almamdaki en büyük etmen başta oyuncu referansları oldu. Levent Öktem’i 2014 yazında Talimhane Tiyatrosu’nun Göl Kıyısı oyununda izlemiştim. Meltem Cumbul ile görülmeye değer bir başrol paylaşıyorlardı. Duygu Üzüm Arat’ı ise geçtiğimiz sezon Duru Tiyatro’nun Veronalı İki Centilmen oyununda izleyip çok beğenmiştim. Bu iki oyuncu referansıyla hakkında çok az şey bildiğim oyuna biletimi aldım.

Nehrin Solgun Yüzü, bir kızın ortadan kaybolmasından sonra yaşanan sır perdesini aralamaya çalışan, bunun polisiye unsurlarından ziyade psikolojik unsurları üzerinde dolaşan bir oyun. Katherine Desouza isimli bir kız kayboluyor ve onun kaybolduğu saatlerde civarında olduğu ispatlanan Kevin, kızın öldürülmüş olma ihtimali üzerinde durularak fail sıfatıyla tutuklanıyor. Arkadaşının suçluluğuna inanmayan Fay gerçekleri su yüzüne çıkarmak için Kevin ile önceleri yazışarak sonralarıysa cezaevinde yüz yüze görüşmeler yapıyor. Bu sırada olayın gizemini çözmeye çalışan tek kişi Fay değil. Katherine’nin babası David de Kevin suçluluğuna dair kanıtlar bulmanın peşine düşüyor. Ve yolları ister istemez Kevin’in suçsuzluğu konusunda kafa yoran Fay ile kesişiyor. Fay, Kevin ile yaptığı görüşmelerde onun suçsuz olabileceğine dair net kanılara varsa da David ile görüştükçe bunlardan birer birer şüphelenmeye başlıyor. İzleyiciler olarak bizler de kimin doğru kimin yalan söylediğine dair fikirler geliştirmeye başlıyoruz.

Levent Öktem, oyunda Fay ile olan diyalogları haricinde bir anlatıcı olarak sürdürüyor oyunu. Bir nevi kendi hikâyesini ikinci tekil diliyle anlatıyor izleyiciye. Bu üslubu başlarda anlamlandıramasam da sonraları oyunun temposu arttıkça keyif alır hâle geldim. Duygu Üzüm Arat, Fay rolüyle yine göz dolduruyor. Sanıyorum oyundaki en çok hareket hâlindeki karakter o. Ev, cezaevi, park ve kitapçı arasında mekik dokurken karakterin yaşadığı psikolojik açmazları ve tereddütleri defaatle yoğun bir şekilde hissettiriyor. Serhan Süsler’in canlandırdığı Kevin ve Gürcan Salihoğlu’nun canlandırdığı gardiyan karakterleri sahne tasarımı gereği çoğu zaman gözümüzün önünde oluyorlar. Gündelik hayatımda gardiyan yerine ekseriyetle infaz koruma memuru ifadesini kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü bir defasında konuşma fırsatım olan bir infaz koruma memuru, gardiyanların üstüne yapışan kötü imajdan dolayı kendilerine infaz koruma memuru denmesini istediklerini söylemişti. Fakat Gürcan Salihoğlu’nun canlandırdığı karakter için kasıtlı olarak gardiyan ifadesini kullandım. Çünkü hâliyle, tavrıyla, davranışlarıyla o bir infaz koruma memuru değil tam da o adı anılmaktan çekinilen, geri durulan bir gardiyan.

Oyunun sabit fakat aynı anda birçok mekanı barındıran bir sahne tasarımı var. Üç kat ve dört bölümden oluşan dekorun sol ve sağ kısımlarında David ve Fay’in evleri, orta kısmında bir kitapçı, üst kısımlarında ise bir mahkum görüşme odası ve bir koğuş yer alıyor. İzleyici gözünden sahnenin tümüne hakim olabildiğim ve dekor değişiklikleriyle dikkatimin en az düzeyde dağılmasını sağladığı için sahne tasarımını çok sevdim.

Değinmek istediğim son konu doğru duyduğumdan şüphe etmekle birlikte oyunun yerelleştirilmesiyle ilgili. Yalnız yanlış duymadıysam oyunda birkaç defa bir ilden bahsedilirken Ankara’nın sözü geçiyor. Sahne tasarımında kullanılan öğelerden -cezaevi kıyafetleri gibi- karakter isimlerine kadar orijinal hâline sadık kalınarak sahnelenmiş bir oyunda neden böyle bir şey tercih edilmiş merak ediyorum açıkçası. Umarım daha sonra fırsatım olur ve burayı güncelleyebilirim.

Özetle sezonun ilk ayında izlediğim Fırtına, Sadece Diktatör ve III. Richard gibi doğru oyun seçimleri yaptığımı hissettiren, geçmiş seyir deneyimlerimden aklımda kalan oyuncu referanslarının beni yanıltmadığı bir oyun oldu Nehrin Solgun Yüzü. Psikolojik yönünün ağır basması ve oyuncularının izleyicileri oyunun içine çekip, dertlerini dert edinmemizi sağlayan performanslarıyla beğendiğim bir oyun izleyerek çıktım o akşam Üsküdar Tekel Sahnesi’nden.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Nick Stafford
Çeviren ve Yöneten: Ahmet Levendoğlu
Dekor ve Kostüm Tasarımı: Şirin Dağtekin Yenen
Oynayanlar: Levent Öktem, Duygu Üzüm Arat, Serhan Süsler, Gürcan Salihoğlu
Süre: 2 saat 20 dakika (2 perde)