İzledim: Mutluyduk Belki Bugüne Kadar

Yaklaşık okuma süresi: 5 dakikaTwo Two Yapım‘ın Mutluyduk Belki Bugüne Kadar oyununu, Özgür Hanım‘la birlikte Özgürlük Parkı Açık Hava Sahnesi‘nde izledik. Aynı zamanda 16. Kadıköy Tiyatro Festivali‘nde izlediğim son oyun oldu benim için.

Mutluyduk Belki Bugüne Kadar, 2016 senesinde vizyona giren İtalyan yapımı bir filmin tiyatro uyarlaması. Filmin orijinal ismi Perfetti sconosciuti, yani bizdeki çevirisiyle Mükemmel Yabancılar. Oyun, üstünkörü bir özetle yakın bir grup arkadaşın buluştukları bir akşam başından geçenleri konu alıyor. O akşam oynama kararı aldıkları muzip bir oyun, gruptaki herkesin birbirleri hakkında o güne kadar edindikleri fikirlerini hercümerç ediyor. Oynama kararı aldıkları oyun gereği, o akşam boyunca herkes telefonunu masanın üstüne koyuyor, gelen arama ve mesajları diğerlerinin duyabileceği ve görebileceği şekilde yanıtlıyor. Başta birbirlerinden sakladıkları herhangi bir şey olmadığını düşündükleri için eğlenceli gözüken oyun, saat ilerledikçe en yakınlarından dahi gizledikleri sırlarının faş olmasına neden oluyor. Kimisi başına gelecekleri metanetle karşılamaya hazırlanırken kimisi ise bu oyundan bir an önce kurtulmanın yollarını aramaya başlıyor.

Oyunun konusu içerisinde yaşadığımız dünya için oldukça güncel ve birçok sert eleştiriye zemin oluşturmaya da teşne. Bu yüzden olacak ki 2016 senesinde Paolo Genovese‘in çektiği ilk filmi, 2017 senesinde Alex de la Iglesia‘nın Perfectos Desconocidos ve 2018 senesinde Serra Yılmaz‘ın Cebimdeki Yabancı filmleri takip etmiş. Ufak tefek farkları dışında neredeyse birbiriyle aynı senaryolar, mekanlar ve karakterlerle aynı disiplin içerisinde bambaşka üç yapım. Tiyatro oyunundan önce filmlerin hiçbirini izlememiştim ama oyundan sonra merak etmeden duramadım ve üçünü de izledim. Normalde böyle bir şey yapmıyorum ama oyunla ilgili aklımda kalanları yazdıktan sonra bu günlüğün sonunda çok kısa filmlerden bahsedeceğim.

Oyun, Kerem Pilavcı‘nın uyarlaması ve Ahmet Sami Özbudak‘ın yönetmenliğinde sahneleniyor. Canan Atalay, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Gökçe Eyüboğlu, Giray Altınok, Faruk Barman, Fehmi Karaarslan ve Deniz Karaoğlu rollerini paylaşıyor. Başak Kıvılcım Ertanoğlu’nu geçtiğimiz sezon Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin oyununda anne rolüyle izlemiş ve çok beğenmiştim. Bu defa da Canan Atalay ve Deniz Karaoğlu ile oyunun en beğendiklerimden oldu.

Mutluyduk Belki Bugüne Kadar, temelinde kullandığımız cep telefonları vasıtasıyla kurduğumuz ilişkiler üzerinden bir eleştiri yapmak üzere yola çıkıyor. Fakat kişiler arasındaki sırların ortaya dökülmesi bu eleştiriyi görünür kılmıyor ve izleyiciyi birtakım merak cezbedecek konularla bir süre oyalıyor. Ta ki oyunun finaline kadar. Finalde izleyiciye tüm oyunu yeniden gözden geçirecek imkân tanıyor. Şahsi telefon kullanımının kişiye sağladığı sorgulanamaz bir kişisel alan ve bunun suistimal edilebilme ihtimalinin üzerinde duruyor oyun. Bunun gerçekten sahip olunması gereken bir özgürlük olup olmadığının ikileminde bırakıyor izleyiciyi. Kabaca şöyle bir soru soruyor, gerçeklere vâkıf olup mutsuz olmak mı veya hiçbir şeyin farkında olmadan mutlu olmak mı?

Canan Atalay‘ın oynadığı Blanca karakterinin yaşadığı dönüşüm benim için oyunun bir izleği adeta ve üstteki sorunun da net bir yanıtı. Oyunun başından itibaren, yeni evli olmalarından dolayı ne kadar mutlu olduğu defaatle hissettirilen Blanca karakteri oyun ilerlerken öğrendiği gerçeklerle adım adım bir çöküş yaşıyor ve benim kanaatimce bunu duygusal olarak da izleyiciye olabildiğinde gerçek bir şekilde yansıtıyor Canan Atalay.

Oyunun ana dinamiklerinden birisi de dikkat çekmeye çalıştığı eşcinsellik karşıtı eril dil. Çok yakın arkadaşların eşcinsel olduklarını birbirlerinden saklamasından yola çıkarak inşa edilen bir hikâye var oyunda. Adeta ilmek ilmek dokunarak heteronormatif bakış açısının yol açacağı sorunlar bir arkadaş grubu özelinde işleniyor. Çağdaş olmanın arkasına saklanarak yapılan eşcinsellik karşıtı yorumların ne kadar pespaye bir hâle gelebileceğini göze sokarak gösteriyor. Buradaki rolünden dolayı Deniz Karaoğlu‘nu çok beğendim. Pepe karakterinin eşcinsel olduğunu saklamaya çalışırken kullandığı bir bahane var orijinal senaryoda. Kilo aldığı için spor hocalığı yaptığı okuldan atıldığını söylüyor arkadaşlarına ve kilo vermek adına sürekli egzersiz yapıyor. Tabii oyunda Pepe karakteri için Deniz Karaoğlu gibi bir oyuncu seçilince metinde ufak birkaç değişiklik yapılmış ama bana göre etkisini fazlaca kaybetmiş. Bir nevi o sahneler oyuncu seçimine feda edilmiş.

Oyunla ilgili söyleyeceğim son şey sahnelemesiyle ilgili. Oyunun fotoğraflarını inceledikten sonra maalesef Özgürlük Parkı içerisindeki sahnede izlediğimiz oyunun görsel olarak çok eksik kaldığını gördüm. Oyun dekorunun çok az bir kısmı festivaldeki gösterime getirilmiş ve içerisinde yaşanılan bir ev hissiyatı kesinlikle oluşmamıştı. Bunun yanında oyun içerisinde hikâyeyi destekler nitelikte bir ay tutulması var. Bunun da filmlerdeki kadar etkili bir şekilde yansıtılamadığını düşünüyorum. Umarım oyunun kendi dekoruyla farklı bir yerde yeniden izleme şansım olur. Oyun derdini anlatırken herhangi bir yerelleştirme çabasının içerisine girmiyor ve sözünü sakınmıyor. Özellikle Cebimdeki Yabancı filmini izledikten sonra bunun ne kadar kıymetli bir şey olduğunu fark ettim.


Perfetti Sconosciuti (2016) – IMDB

Paolo Genovese‘in yönetmenliği yaptığı ilk film. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, finalini en beğendiğim film bu oldu. Nedense diğer filmlerde olduğu kadar karakterlerine adapte olamadım bu filmde. Yavan bir his bıraktı bende. Ama Pepe rollerini oynayan oyuncular arasında en beğendiğim yine bu filmdeki Giuseppe Battiston oldu. Filmin finalindeki performansı harikulade. Konusu itibarıyla diğer filmlerde olmayan tüm sahneler bu filmde var. Hikâyenin tamamı bu filmde diyebilirim.


Perfectos Desconocidos (2017) – IMDB

Alex de la Iglesia yönettiği ikinci film. Oyuncularını tümüyle çok beğendim. Karakter özelliklerini oyundakilerle çok rahat bir şekilde bağdaştırdım kafamda. İlk filme göre daha aydınlık ve renkli bir atmosferi var. Ama diğer filmlerde ve oyunda olmayan, ay tutulmasından kaynaklanan doğaüstü olaylar eklenmiş senaryoya. Filmin finali de keza buna uygun bir şekilde bitiyor. O sahneler dışında kesinlikle çok keyif aldım izlerken. Bu filmdeki favori oyuncum ise Ana rolündeki Juana Acosta oldu.


Cebimdeki Yabancı (2018) – IMDB

Serra Yılmaz‘ın yönettiği üçüncü film. Diğer iki filme ve oyuna göre konusunu zaman zaman fazla yerelleştirilmiş ve muhafazakar buldum. Baba – kız arasındaki diyaloglar, Esra rolünü (orijinal senaryodaki Ana) oynayan Şebnem Bozoklu‘nun sahnelerinde bunu görmek mümkün. Bir de diğer filmlere ve oyuna nazaran, yemek sahneleri üzerinde çok fazla durulmuş. Filmin İtalyan görüntü yönetmeninin bir alametifarikası olabilir. Bunun yanında hikâyeye hiçbir etkisi olmadığını düşündüğüm meslek değişiklikleri gibi birkaç revize yapılmış senaryoda. En beğendiğim oyuncular ise Çağlar Çorumlu ve Serkan Altunorak oldu.

OYUN KÜNYESİ
Uyarlayan: Kerem Pilavcı
Yöneten: Ahmet Sami Özbudak
Oynayanlar: Canan Atalay, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Gökçe Eyüboğlu, Giray Altınok, Faruk Barman, Fehmi Karaarslan, Deniz Karaoğlu
Süre: 1 saat 50 dakika (Tek perde)