İzledim: Reis Bey

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakikaİstanbul Şehir Tiyatroları‘nın geçtiğimiz haftalarda sahnelemeye başladığı Reis Bey oyununu Kadıköy Haldun Taner Sahnesi‘nde izledim. İzleyeceğim ilk üç perdelik oyun olması dolayısıyla oyun öncesi çokça meraklı ve heyecanlıydım. Tiyatro Günlüğü’nün ilk zamanlarında Oyun Atölyesi, Edward Albee‘nin Kim Korkar Hain Kurttan oyununu yine üç perde olarak sahneliyordu. Ben henüz oyunu izlemek için planlar yaparken oyun sessiz sedasız son temsilini yapınca benim üç perdelik oyun izleme hayallerim de suya düşmüş oldu. O tarihten ancak yaklaşık dört sene sonra benzer bir deneyim yaşamak için fırsatım olabildi fakat o da beni memnun etmedi.

Reis Bey, Necip Fazıl Kısakürek‘in kaleme aldığı bir oyun. Konusu hem insan ilişkilerinde hem de mahkeme salonlarında oldukça merhametsiz olan bir yargıcın verdiği hatalı bir idam kararı sonrasında karakterinin ters yönde değişimi olarak özetlenebilir.

Oyun yargıcın da kaldığı Mesudiye Oteli’nin lobisinde başlıyor. Oyunun başlamasından Reis Bey’i sahnede ilk gördüğümüz ana kadar otelin sahibi ve otelde konaklayan diğer misafirler arasında geçen konuşmalardan Reis Bey’in karakteri hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Mahkeme salonlarında verdiği kararlarda insanların yakarışlarına kulak asmayıp, merhamet göstermediğini, hatta sık sık dile getirdiği “merhamet idamlık bir suçtur” gibi söylemleri ile de bunu desteklediğini, kaldığı otelde kimseyle iletişim kurmayarak kendi başına bir hayat sürdüğünü öğreniyoruz. Derken bir gün Reis Bey’in önüne öz annesinin altınlarını çalmak maksadıyla öldürmekle suçlanan bir gencin dosyası geliyor. Reis Bey mahkemede gencin tüm savunmalarını dinlemesine rağmen verdiği bilgilere kulak asmadan gencin idamına karar veriyor. Genç idam ediliyor ve ardından çok geçmeden cinayetin asıl failleri bulunuyor. Verdiği hatalı karar sonrası kendisi ile bir hesaplaşma içerisine giren Reis Bey ise o günden sonra kibirli bir yargıç olarak değil verdiği kararın pişmanlığıyla bir berduş olarak hayatına devam ediyor. Yine bir gün vakit geçirdiği kıraathanede terör örgütü kurucusu olmakla suçlanarak gözaltına alınıyor ve idamına karar verdiği gencin geçtiği tüm yollardan o da geçmeye başlıyor.

Perdelerine göre özetleyecek olursam oyun ilk perdede Reis Bey’in bizlere tanıtılması, ikinci perdede Reis Bey’in değişimi ve üçüncü perdede ise Reis Bey’in mahkemedeki savunması ve monologları olarak sürüyor.

Reis Bey, beni izlerken fiziksel olarak yoran bir oyun oldu. Fakat bu yorulma hali oyunun süresiyle veya perde seçimi ile değil dili ve sahneleme tercihleri ile ilgili. Oyunun tanıtım kitapçığındaki birkaç cümlelik metni okuduğumda zaten herkes gibi oyunun gidişatı ve finali hakkında fikir sahibi olmuştum. O noktadan sonra geriye bir tek bu hikayenin bizlere nasıl anlatılacağı kalıyor. Oyun asıl bu anlatım esnasında beni çok yordu. Özellikle ilk perdede tüm oyuncuların Reis Bey’in kibirli karakterini ortaya çıkarmak için adeta yarışması ve son perdede Reis Bey’in verdiği hatalı karar sonrasında duyduğu pişmanlıktan beslenerek gerçekleştirdiği uzun monologları ben dahil salonda gözlemlediğim birçok izleyicinin oyuna dahil olamamasına neden oldu. Oyun metnini okumadım. O nedenle oyunda herhangi bir uyarlama var mı yoksa metin birebir olarak mı sahneye taşınmış bunu bilemiyorum. Fakat benim izlediğim haliyle oyunun ben sahneleme açısından çok cazip olmadığını düşünüyorum. Çünkü oyunun konusu çok insani bir yerde durmasına rağmen bunun uzun ve nefessiz cümlelerle anlatılması pek insana dair bir şey değil.

İstanbul Şehir Tiyatroları bu sezon çok fazla yeni oyun sahneye koydu. Benim bu sezon Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde izlediğim oyunların büyük bir çoğunluğu yeni prömiyer yapmış oyunlardandı. Sebebi bu mudur bilmiyorum ama oyunlarda bir özensizlik gözüme çarpmaya başladı. Özellikle Reis Bey oyununda defalarca bir şeylerin unutulduğunu, sonradan bir şekilde toparlandığını hissettim. En somut örneği olarak ise Selçuk Soğukçay‘ın canlandırdığı Reis Bey karakterinin gözaltına alınacağı sahnede mizansen gereği cebinden bir paket çıkması ve polisin bunu bulması gerekiyordu. Fakat polis Reis Bey’in tüm ceplerini aramasına rağmen paketi bulamadı. Daha sonra Reis Bey’in ufak bir yönlendirme haraketi ile polis sahnenin dışına çıktı ve elinde paketle içeri girdi.

Objektif bir gözle oyuna fuayede, perde aralarında yapılan yorumlara ve her perde arasında azımsanmayacak sayıda boşalan koltuklara bakılacak olursa Reis Bey oyununun İstanbul Şehir Tiyatroları repertuarında sonraki sezonlarda kendisine pek yer bulabileceğini sanmıyorum. Belirttiğim sebeplerle de izlemek konusunda tereddütleri olan izleyicilere önermeyeceğim bir oyun Reis Bey.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Necip Fazıl Kısakürek
Yöneten: Şükrü Türen
Müzik: Mercan Dede
Oyuncular: Berrin Koper, Caner Bilginer, Ceysu Aygen, Çağatay Palabıyık, Doğan Altınel, Fatma İnan, Gökhan Eğılmezbaş, Hakan Yavaş, Hasip Tuz, İbrahim Can, İbrahim Ulutaş, İskender Bağcılar, Lale Kabul, Mazlum Kiper, Mehmet Bulduk, Melisa Demirhan, Murat Derya Kılıç, Okan Karaca, Özgür Dereli, Rıdvan Çelebi, Selçuk Soğukçay , Şehnaz Bölen Taftalı, Tanju Girişken
Süre: 3 saat (3 perde)