İzledim: Zabel

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaGeçtiğimiz sene Ağustos ayında, Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda gerçekleştirilen 14. Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali‘nde sahneledikleri Kim Var Orada? Muhsin Bey’in Son Hamlet’i oyunları ile tanıdım Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğunu. O oyunu ne kadar beğendiğimi ilgili oyunun günlüğünde uzun uzadıya anlatmıştım. Bu defa ise Moda Sahnesi‘nde sahneledikleri Zabel oyunu ile geçtiğimiz seneden gelen bu tanışıklığımızı memnuniyetle pekiştirmiş oldum.

Zabel, 93 Harbi sürerken Üsküdar’ın Silahtar mahallesinde dünyaya gelen Zabel Yesayan’ın mücadelerle geçen hayatını konu alıyor. Osmanlı’nın içinde bulunduğu savaş ortamında zaman zaman Ermeni bir ailede doğmanın manevi zorluklarını yaşarken, etrafındaki farklı kültürlerden insanlar onun için dünyaya bakışını değiştirecek ve mücadeleci karakterinin oluşumunda büyük rol oynayacak birer gözlem nesnesi halini alıyor. Yaptığı gözlemler sonrasında fark ediyor ki büyük şehirlerde olduğu gibi Anadolu’daki küçük şehirlerde de azımsanmayacak sayıda Ermeni’ler yaşıyor. Yaşadıkları ortak sorunlar hakkında onlara destek olmak için Anadolu’ya gitme fikri oluşuyor kafasında. Fakat daha sonra sevdiği bir yazarın yol göstermesi ile Ermeni’lerin yaşadıkları sorunları kalemi ile anlatma adeta kalemi ile savaşma yolunu seçiyor. Bundan sonra şiirle, öyküyle, denemeleriyle ezcümle yazıyla devam ettiriyor savaşımını.

1915 yılında Osmanlı’nın Ermeni aydınlarının sürgününe dair oluşturduğu listede adı yer alan Zabel Yesayan önce Fransa’yı ardından Sovyetler’i kendisine yurt biliyor. Tüm bu süreçte yazmaya, Ermeni halkının sorunlarını ve kendi otobiyografisini kaleme aldığı kitaplarını yayımlamaya devam ediyor. Sovyetler’de yazdıkları ve kendisine yol gösterici yazar ve aydınlara olan bağlılığı suç isnat edilerek bir hücreye kapatılıyor ve mücadelelerle süren yaşamı bu hücrede son buluyor.

Zabel Yesayan’ın ilk gençliğinden, Sovyetler’de alıkonulduğu hücrede yaptığı savunmalara kadar tüm konuşmalarında kız çocuklarının eğitimine dair satır başları bulmak mümkün. Bu konuda en çok aklımda kalan ve oyundan çıktıktan sonra kafamda dönmeye devam eden cümle “Erkek bir yazar vasat yazabilir ama bir kadın asla.” oldu. Sürgün edileceği henüz belli değilken Zabel Yesayan Adana’da anne babasını yitirmiş Ermeni çocukların kaldığı metruk bir yetimhanede gönüllü olarak çalışıyor. Burada şartlarını düzeltmek fakat Ermeni çocukları da kendi eğitim sistemleri dahilinde bir müfredata sokmak isteyen devlet erkânından kişilere yaptığı konuşmalardan Zabel Yesayan’ın çocukların ana dillerinde eğitim almalarına ve kültürlerini yaşatmalarına verdiği önemi anlamak da gayet mümkün.

Oyun Sovyetler’deki hapishane hücresinde yapılan sorgu ile başlıyor ve yine aynı hücrede son buluyor. Oyunda çocukluğundan itibaren Zabel Yesayan’ı bize tanıtan yazdığı günlükler oluyor. Bu günlükler ışığında Zabel Yesayan’ın hayat hikayesine ortak oluyoruz.

Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun oyunları birer akademik çalışma niteliğinde. Kişilerin hayatlarını çok fazla karikatürize etmeden fakat didaktik bir üsluptan da kaçınarak kaliteli yapımlar sahneye koyuyorlar. Ben bu oyunla farklı zaman dilimlerinde aynı topraklar üzerinde yaşadığım çok değerli bir kadın tanımış oldum. Tüm bunların yanında oyunun bir başka güzelliği daha vardı. Zabel, KHK ile görevinden ihraç edilen akademisyen ve öğretmenlerle dayanışmak için oynandı o akşam Moda Sahnesi’nde. Oyundan elde edilen gelir tıpkı Zabel Yesayan gibi haksızlığa karşı mücadele veren güzel insanlara aktarıldı.

Oyunda Zabel Yesayan’ın ağzından duyduğumuz ve oyunun da bir anlamda özeti olan sözle bu günlüğü bitirmiş olayım.

Mücadele vermeden kavga olmaz.

OYUN KÜNYESİ
Metin ve Reji: Aysel Yıldırım, Duygu Dalyanoğlu
Müzik: Ari Hergel
Dekor ve Işık Tasarımı: Levent Soy, Zîlan Kaki
Oyuncular: Aysel Yıldırım, Duygu Dalyanoğlu, Elif Karaman, Maral Çankaya, Nihal Albayrak
Süre: 1 saat 45 dakika (2 perde)