İzledim: 10 Saniye

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaTiyatro Yan Etki‘nin 10 Saniye oyununu geçtiğimiz hafta sonu Kadıköy Boa Sahne‘de izledim. Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali‘nin sekizincisi kapsamında Erdi Işık tarafından kaleme alınan oyunun yönetmenliğini Serkan Üstüner üstlenmiş. Oyunun iki kişilik oyuncu kadrosunda ise Algı Eke ve Nergis Öztürk var.

Oyun, bir anne ve çocuğunun öğretmeni arasında geçen, gittikçe de tırmanan bir tartışmayla açılıyor. Başlarda izleyiciler olarak pek anlamlandıramadığımız tartışma, oyunun ilerleyen dakikalarında nedeniyle nasılıyla vücut bulmaya başlıyor. İşlediği bir kabahat sonrasında okuldan atılan çocuğunu yeniden okula kabul ettirmeye çalışan anne ve bu kabahatin hiç de azımsanmaması ve normalleştirilmemesi gerektiğini savunan öğretmenin çabaları âdeta birbiriyle yarışıyorlar. Tartışmanın rutinleştiği, tarafların söyleyeceklerinin izleyiciler tarafından tahmin edilmeye başlandığı anlardan itibarense oyun bambaşka bir arayışın peşine düşüyor.

Bir tarafta kutsiyeti en ufak şüpheye dahi kapalı olan annelik, diğer tarafta ise en az onun kadar kıymetli görülen öğretmenlik. Ya ikisi de sandığımız kadar saygın ve kutsal değillerse? Görevinin kendisine verdiği yetkileri suistimal eden bir öğretmen veya çocuğunu tehlikelerden uzak tutmak yerine, aksine tehlikenin içerisine sokan bir anne olamaz mı? Herkes tarafından asgari müşterekte kabul edilmiş bu yargıların sığındığı güvenli duvarları yıkmak için sıkı bir hamle yapıyor 10 Saniye. Öğretmen Elif ve anne Zeynep arasında geçen diyalogların, zaman zaman şiddeti yükselip alçalan tartışmaların tamamı bu yarayı alabildiğine kaşımaya hizmet ediyor.

Oyunun iddiasız bir sahne tasarımı var ve tamamı tek mekanda geçiyor. O nedenle oyunun tüm yükü oyuncuların bireysel performanslarının ve metnin omzunda. Bu yönüyle tekdüze şekilde sürüp gitmeye çok teşne bir atmosfere sahip ve sahne üzerinde tabiri caizse izleyiciyi kandırabilecek, hikâyeye hizmet etmeyen hiçbir şey yok. Bunlara rağmen oyun bence derdiyle attığını vuruyor. Erdi Işık‘ın oyun metnini kaleme alırken bütünlüklü ve kusursuz bir hikâye anlatmayı amaçladığını sanmıyorum. Tahminince kendisine dert ettiği birkaç konuyu izleyicilere yönelteceği alışılagelmedik sorularla ortak bir dert hâline getirmek istemiş. Şahsi fikrim bunu da yaptığı yönünde.

Nergis Öztürk‘ü daha önce Engin Hepileri ile birlikte oynadıkları Akciğer oyununda izlemiştim. Üstünden tam üç sene geçmiş. Akciğer’i hassaten ayrı bir yere koyarak bu oyunda da beğendiğimi söyleyebilirim. Algı Eke‘yi ise ilk defa sahnede izledim. Daha önce oynadığı bazı sinema filmlerini izleme imkânım olmuştu. Aklıma gelmişken münasip bir zamanda Ceylan Özgün Özçelik‘in Kaygı filmindeki rolünü uzun uzadıya övmek için yeniden izleyeyim. Kendisinin oyundaki öğretmen rolünün zaman zaman aksadığını düşünmekle, bu aksamanın rolünün gereği olduğu fikri arasında gidip geliyorum. Denk getirip yeniden izlemeyi isterim bu yüzden. Fakat günün sonunda oyunun derdini izleyiciye hissettirmekte iki oyuncunun da mahir olduğunu düşünüyorum. Kutsallık ve etik kavramları üzerine düşünmeme vesile olan bir oyun oldu benim için.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Erdi Işık
Yöneten: Serkan Üstüner
Dekor Tasarımı: Cihan Aşar
Kostüm Tasarımı: Serhat Şengül
Oynayanlar: Algı Eke, Nergis Öztürk
Süre: 1 saat 5 dakika (Tek perde)