İzledim: Ay Işığında Şamata

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakika

Şehir Tiyatroları‘nda sezonu Haldun Taner‘in yazdığı Ay Işığında Şamata oyunu ile kapattım. Genç Günler kapsamında sahnelenen oyunların programına ara ara bakıyorum ama henüz herhangi bir plan yapabilmiş değilim. Geçen seneyi referans alarak hem Şehir Tiyatroları hem de Devlet Tiyatroları’nda Mayıs ayının diğer aylara göre daha yoğun geçeceğini umuyordum. Özellikle Devlet Tiyatroları’nda geçtiğimiz sene Mayıs ayında birçok turne oyunu sahnelenmişti. Konya Devlet Tiyatrosu’nun Tarla Kuşuydu Juliet ve Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun Parka Güzel Bir Gün oyunlarını izleme fırsatı bulmuştum ben de bu oyunlar arasından. Fakat bu sene hem Genç Günler’in hem de İstanbul Tiyatro Festivali’nin başlamasıyla beraber sezon bu iki kurumda sessiz sedasız kapandı.

Oyunu prömiyer yaptığı hafta izledim. Sahnelenme tarihinin sezon sonuna denk gelmesi biraz talihsiz gibi görülebilir izleyici açısından ama aldığı tepkilerle yeni sezonun en çok ilgi gören oyunlarından olacağına da şüphe yok.

Ay Işığında Şamata, Haldun Taner’in Ay Işığında Çalışkur isimli öyküsünden sahneye uyarladığı bir oyun. 1954 yılında yayınlanan öykü, 1977 yılında tiyatro metnine dönüştürülmüş ve aynı sene içerisinde ilk defa Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmiş. O günden, günümüze kadar onlarca farklı tiyatro topluluğu tarafından da farklı sahneleme metotları ile oynanmış. Haldun Taner’in doğumunun 101. yıl dönümünde Naşit Özcan yönetmenliğinde Ay Işığında Şamata tekrar başlamış.

ay-isiginda-samata-tiyatro-oyunu

Oyun, Çalışkur apartmanı sakinlerinin hikayesini bir doğum günü tertibi etrafında anlatıyor. Öncelikle Cemil – Suzan Çalışkur çiftinin kızı Beyhan’ın doğum gününe katılan tüm komşuları anlatıcı rolündeki Arda Aydın kısaca tanıtıyor izleyiciye. Hepsinin hikayesine vakıf olduktan sonra doğum günü partisi başlıyor. Apartmanın içi böyleyken dışarıda ise mahalle bekçileri Zülfikar ve Recep, asayişi sağlamakla meşgul oluyorlar.

Tüm karakterlerin birini diğerinden ayıran çok keskin özellikleri var. Her fırsatta diğer insanlara ne kadar acıdığını dile getiren Suzan Hanım, yolsuzluklar içerisinde kazancını arttırmaya çalışan Cemil Bey, şiir sever Epkem Bey, disiplin abidesi Paşa, muhafazakar Müntekim Bey,  gurbetçi Erol, sözde ahlak timsali bekçi Recep gibi. Çoğu yönleri birbirlerine zıt ve farklı kültür seviyelerinde olan bu karakterlerin ortak bir amaç için aynı yerde toplanmaları bile, sahnede olacaklar ile ilgili merak içerisinde bırakıyor izleyiciyi. Oyunun birince perdesi sonunda, her şeyin yerli yerine oturduğunu, oyunun ikinci perdesinde neler olacağını düşünmeye başladığınız sırada oyun bambaşka bir hal alıyor. Oyundaki tüm karakterlerin özellikleri aksi yönde değişiyor. Sert mizaçlı olanlar yumuşak, düzenbaz olanlar dürüst, çekingen olanlar oldukça rahat bir çehreye bürünüyorlar. Oyun, karakterlerin yeni halleri ile yeniden başlıyor ikinci perdede.

Oyunun bu bölümünde ister istemez ilk perdeden tüm konuya hakim olmanızdan dolayı bir tereddüt yaşıyorsunuz ikinci perde hakkında. Fakat bu geçiş öyle etkileyici bir sahneleme ile yapılıyor ki neredeyse diyalogları dahi ilk perdeden ezbere biliyor olmanıza rağmen oyundan aldığınız keyif katlanıyor.

Oyunun konusunu özetlemek için birçok tanım yapılmış. Yozlaşan insan ilişkileri üzerine olanlar en yaygınları. Fakat oyunu yalnızca bu şekilde tanımlamak eksik kalır kanaatindeyim. Oyun bir apartman üzerinden tüm bir topluma ayna tutuyor. Bahsedildiği gibi yozlaşan insan ilişkilerinden tutalım da öğrencilerin üniversite kampüsünde polislerle çatışmasına kadar siyasi denilebilecek dertlerini de anlatıyor toplumun.

Son söyleyeceğim ise anlatıcı rolündeki Arda Aydın ile ilgili. Kendisini, Ölü Adamın Cep Telefonu oyununda, oldukça geç kalarak tanımıştım. Ay Işığında Şamata’da da oyunun mizahi yönünü yükselmesinde, özellikle ikinci perde artan müzikli – danslı bölümlerde oyunun temposunun yükselmesinde oyunun tüm ekibi ile birlikte büyük bir payı var. Hitabetine zaten diyecek laf yok, muazzam. Sahne üzerinde kendisini saatlerce dinlettirebilecek bir enerjiye sahip. Bu nedenle anlatıcı rolünü de oynaması daha önce tanıyanlar için hiç şaşırtıcı olmamıştır.

Yazan: Haldun Taner
Yöneten: Naşit Özcan
Sahne/Kostüm Tasarımı: Eylül Gürcan
Oyuncular: Arda Aydın, Aziz Sarvan, Berrin Koper, Ceren Hacımuratoğlu, Ceysu Aygen, Derya Çetinel, Emrah Can Yaylı, Emre Narcı, Ertan Kılıç, Esra Ede, Gökhan Eğilmezbaş, Gökhan Mete, İbrahim Can, İbrahim Ulutaş, Mehmet Bulduk, Nilay Yazıcıoğlu, Özgür Dağ, Samet Hafızoğlu, Savaş Barutçu, Şenay Saçbüker, Şevket Avşar, Tuğçe Açıkgöz, Yonca İnal