İzledim: Benden Bu Kadar

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaBir Seyyar Sahne oyunu olan Benden Bu Kadar‘ı geçtiğimiz akşam Entropi Sahne‘de izleme fırsatı buldum. Doğukan Uludağ’ın Korkuyu Beklerken uyarlamasından sonra aynı sezon içerisinde ikinci defa yolumu Entropi Sahne’ye düşürmüş oldum böylece.

Benden Bu Kadar tek kişilik bir oyun. Burcu Halaçoğlu, oyunun yönetmeni Celal Mordeniz ile birlikte kaleme aldığı metni yaklaşık 75 dakika süresince oynuyor. Otuzlu yaşlarının ortasında Zuhal isminde bir kadını canlandırıyor. Edebiyat öğretmenliği mezunu ama hiç öğretmenlik yapmamış. Sanatla iç içe bir yaşam sürmek istemiş ve kısa sayılamayacak bir dönem tiyatro ile uğraşmış. Şu sıralar ise kendi varoluşunu anlamlandırmaya ve hayatının filmini çekmeye çabalayan bir kadın Zuhal.

Oyun aslında bir anlatı. Zuhal kendini sağaltma sürecini anlatıyor izleyiciye. İçerisine düştüğü buhranlı dönemini ve sonrasını anılarını canlandırarak oynuyor. Bunu yaparken zaman zaman durup düşünüyor ve tüm detaylarını anımsamaya çalışıyor başından geçenlerin. Zaman zaman da izleyiciden yardımlar alıyor anlatımını kuvvetlendirmek maksadıyla. Bu yönüyle kimi sahnelerinde izleyiciyle etkileşime girmek konusunda talepkâr bir oyun Benden Bu Kadar. Hikâyesini en anlaşılır şekilde anlatmak istiyor Zuhal. Bu yüzden canlandırmalarının bazı sahneleri beğenmeyip yeniden oynadığı bile oluyor. Metniyle harikulade etkileyici şeyler söylemiyor ve bunun gayet bilincinde. Öğretici olmaya çalışmıyor, lüzumsuz bir malumatfuruşluk yapmıyor. Çok kişisel bir yerden naif bir dille anlatıyor derdini. Hayatının herhangi bir döneminde Zuhal’inkine benzer duygu durumlarıyla hemhâl olmuş herkesin beğenisini ve anlayışını kazanabilecek bir metni var oyunun. Büyük beklentilerin oyunu değil Benden Bu Kadar.

Zuhal’in hikâyesine eşlik eden mekânlar, kişiler ve metinler var oyunun içerisinde. Psikiyatri klinikleri var, aile dizimi terapileri var. Shakespeare var, Hamlet var, Macbeth var. Biraz daha bizden, Adalet Ağaoğlu var, Ölmeye Yatmak var. Benim hayatıma yoldaşlık eden yazar, şair ve metinleri düşündüm oyundan sonra bir müddet. Aklıma gelen isimler oldu ama henüz Zuhal’inkiler kadar keskin olmadıklarını ve onunkiler gibi hayatımla doğrudan uyuşmadıklarını anlamam çok zamanımı almadı.

Seyyar Sahne’nin yapımlarına izlediğim ilk oyunları Çocukluğun Soğuk Geceleri‘nden bu yana bir sempati duyuyorum. Bir sandalyeyle sahneye çıkıp bir buçuk saat boyunca kendini pür dikkat birilerine dinlettirebilmek efsunlu bir şey gibi geliyor artık bana. Hele bir de izlerken muhtelif sıkıntılara gark olduğum bol prodüksiyonlu oyunları aklıma getirdikçe, bir hikâyeyi anlatmak için temelde yalnızca bir insana ihtiyaç olunduğuna dair inancım giderek daha fazla yandaş fikir buluyor kendisine. Bunun yeni yeni fark ettiğim bir kötü yanı var. Sözünü ettiğim prodüksiyon zengini oyunlara ön yargım oluşmaya başladı. Oyun tercihlerimi etkiliyor. Bir şekilde izlemeye karar verdim diyelim. Bu defa da sahne tasarımında yapılan bir tercihin gerekliliği üzerine kafa yorarken o esnada oynanmakta olan hikâyeyi kaçırıyorum. Kendime bir serzeniş olarak günlük kayıtlarına geçmiş olsun bu da.

Özetleyecek olursam, kendiyle olan derdini çözmüş bir kadının hikâyesinin anlatıldığı, kendiyle olan derdini çözmüş bir oyun Benden Bu Kadar. Naif bir metnin, samimi -literatürü yerle bir ediyorum sanırım şu an- bir oyunculukla birleşerek meydana getirdiği keyifli bir seyir.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Celal Mordeniz, Burcu Halaçoğlu
Yöneten: Celal Mordeniz
Süre: 1 saat 15 dakika (Tek perde)