Yaklaşık okuma süresi: 4 dakikaCraft Tiyatro nispeten yeni tanıştığım tiyatrolardan birisi. Eski günlükleri kurcalayınca ilk defa 2015 senesinin ilk aylarında, “Çocuklar, anne babalarını götürebilsin diye.” sloganıyla sahneledikleri Taşlar oyununu izlemek için gittiğimi fark ettim Kadıköy’deki sahnelerine. Daha sonra aynı sene içerisinde bu defa da Mark Bartlett’in kaleme aldığı, rollerini Dolunay Soysert ve Aslı Enver’in paylaştığı, iş yerlerindeki yıldırma çalışmalarının gelebileceği noktaları konu alan Personel oyununu izlemek için gitmiştim.
Ay içerisinde izleyeceğim oyunları genelde birkaç hafta öncesinden ayarlamaya çalışıyorum. Fakat öncesinde bir takım aksaklıklar neticesinde iki tiyatro biletini yakınca, Hepimizin Öyküsü Aynı oyununa gitme kararını biraz apar topar verdim. Fakat sahnelenmeye başladığından bu yana gözümün önünde olan bir oyun olduğu için tahmin ettiğim gibi memnun çıktım oyundan.
Hepimizin Öyküsü Aynı, devamlılık itibariyle birbirinden bağımsız, konusu itibariyle hem oyundaki hem de toplumdaki tüm kadınların başına gelen veya gelebilecek üç hikayeden oluşan bir oyun. Oyunu yakın bir zamanda kaybettiğimiz Nobel ödüllü, İtalyan oyun yazarı Dario Fo ve eşi Franca Rame orijinal ismi ile Female Parts (Kadın Hikayeleri) olarak kaleme almışlar. İpek Bilgin‘in yönettiği oyun sırasıyla Uyanış, Bir Ana ve Yalnız Kadın isimli hikayelerden oluşuyor.
Uyanış
Uyanış bölümündeki kadının hikayesini Pınar Çağlar Gençtürk oynuyor. Bir fabrikada yoğun bir tempoda işçi olarak çalışan kadın, iş dışındaki zamanlarında ise bebeğinin bakımı ve ev işleri ile ilgilenerek yaşamını sürdürüyor. Hikayeler arasında belki de günümüz modern toplumunda diğer hikayelere göre çok daha fazla kişinin yaşadığı, en olağan ve bu nedenle de zaman içerisinde normalleşmiş olan hikaye bu işçi kadının yaşadığı. Bir fabrikada işçi olarak çalışmak ya da özel bir şirkette yönetici olarak görev yapmak arasındaki çalışma pozisyonundan doğan hiyerarşik farklılığı yok eden insani de bir durum aynı zamanda. Aynı hikayenin bir beyaz yakalı üzerinden de anlatılsa etkisinden hiçbir şey kaybetmeyeceğini düşünüyorum.
Bir Ana
Oyunun ikinci bölümü Hatice Aslan‘ın canlandırdığı Bir Ana hikayesi. Hatice Aslan bu bölümde bombalı bir eyleme karışan ve birçok masum insanın ölümünün müsebbibi olarak gösterilen bir teröristin annesini oynuyor. Oyunun diğer bölümlerinde olan kara mizah vurgusunun bu bölümde kırıntısı yok. Adeta seyirciyi koltuğuna çivileyen bir oyunculukla tüm izleyicilere kendilerini “bir ana” olarak görmeleri için çağrıda bulunuyor Hatice Aslan. Anlatı şeklinde süren hikayede annenin çocuğunu yetiştirirken yaptıklarını sorgulamasını, üstlendiği toplum baskısını ve oğlu ile yüzleşmesini izlemekten ziyade yaşadık.
Yalnız Kadın
Oyunun son ve en uzun bölümü, İrem Sak‘ın canlandırdığı yalnız kadının hikayesi. Tutsak da denilebilir aynı zamanda. Yalnızlığı kendi seçmeyen, yalnızlığa mahkum ettirilen bir kadın. Dış dünya ile iletişimi bir telefon ve pencereden ibaret olan bu kadının hikayesini biz komşusu ile camdan cama yaptığı konuşmalardan öğrendik. Kadını bir yandan ev işleri bir yandan eşi ve eşinin kardeşi bir yandan da çocuğunun bakımı ile süren hayatının tutsaklığından kurtuluşu da yine kendi elleri ile oluyor. Oyundan sonra Uyanış isminin oyunun bu bölümüne de çok uygun olabileceğini düşünmeden edemedim.
Oyunla ilgili bahsedeceğim son şeyler ise oyunun dekoru ve seyri hakkında. Uyanış ve Yalnız Kadın hikayeleri ele alındığında, oyun derdini anlatırken mizahı etkileyici bir şekilde kullanıyor. Bu bölümlerde zaman zaman salondan yükselen kahkahalar zaman zaman da yüzlerde oluşan ufak tebessümler hikayeleri daha sakin bir şekilde sindirmenize olanak sağlıyor. Fakat oyunun tam ortasına yerleştirilen Bir Ana hikayesi az önce oluşan ve birazdan tekrar oluşacak olan gülmeye teşne ılıman atmosferi yerle bir ediyor. Mutlu bir anda alınan kötü bir haber gibi daha beş dakika önce gülerek ortağı olduğunuz hikayeyi size unutturup, adeta nefesinizi tutmanızı, bir birey olarak altından kalkması güç bir durumun içerisinde kendinizi bulmanızı sağlıyor.
Craft’ın Avrupa Yakası’ndaki sahnesine gidemedim henüz. Fakat Kadıköy’deki sahnesi oldukça küçük. Özellikle Hepimizin Öyküsü Aynı veya Personel gibi ev veya iş yeri dekorlu oyunlar için çok samimi buluyorum ben. Az oyunculu ve yalın bir sahne tasarımına sahip oyunlarda, izleyicileri oyuna dahil etmesi ve böylece oyuncu ile aranızda bir mesafe olmayışını hissettirmesi alınan keyfi arttırıyor.
Bir sonraki Craft Tiyatro oyunu olarak rollerini Ezgi Mola ve Enis Arıkan‘ın paylaştığı 10 11 12 oyunun gözüme kestirdim. Bilet bulabilirsem önümüzdeki günlerde izlemeye çalışacağım.
Yazan: Dario Fo – Franca Rame
Çeviren: Füsun Demirel
Yöneten: İpek Bilgin
Sahne Tasarımı: Çağ Çalışkur, Çağdaş Dilber
Oynayanlar: Hatice Aslan, İrem Sak, Pınar Çağlar Gençtürk