İzledim: Nihayet Makamı

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaŞimdiye kadar izlediğim tüm Altıdan Sonra Tiyatro oyunları gibi Nihayet Makamı‘nı da Kadıköy’e yaptıkları turnelerden birinde, Oyun Atölyesi‘nde izledim. Farklı tiyatroların yapımlarını konuk ettikleri için Oyun Atölyesi, Baba Sahne, Moda Sahnesi gibi sahneler sezon içerisinde en çok yolumun düştüğü yerler oluyor. Sezon sonlarında yazdığım genel değerlendirme yazılarında da bu beyanım sayılarla doğrulanmış oluyor. Bu durumdan ziyadesiyle memnunum. Şu veya bu sebepten ötürü Kadıköy ve çevresindeki sahnelerde oyun izliyorum. Ama bu ev sahiplikleri sayesinde kendi sahnelerini hiç görmediğim birçok tiyatronun yapımını izleme imkanı buldum ve buluyorum. Yeni sahneler keşfetme konusundaki beceriksizliğim ve yenemediğim ataletim, başlı başına bir başka yazını konusu olacak düzeyde olduğu için şimdi oyuna döneyim.

Nihayet Makamı, Burçak Çöllü‘nün yazıp yönettiği bir oyun. Kendisinin ismine daha çok müzisyen kimliğiyle aşinayım. Mutluyduk Belki Bugüne Kadar, III. Richard, Hayvan Çiftliği, Sevmekten Öldü Desinler gibi daha önce izlediğim kimi oyunların müziklerinde imzası vardı. Nihayet Makamı da yine müzisyen kimliğinden azade bir oyun değil. Yazılsa yazılsa onun gibi birisi tarafından yazılmış olabileceğini hissettiriyor izleyicisine. Bu kadar dokunaklı, bu kadar naif bir metni, ruhunu hissetmeden yazmak sanıyorum ki çok güçtür. O güçlük göze alınıp yazmaya teşebbüs edilse dahi izleyici üzerinde aynı etkiyi bırakacağından şüpheliyim. O yüzden Burçak Çöllü’nün yazdığı metni kimselere emanet etmeyip kendisinin yönetmesi de çok yerinde bir seçim olmuş bence.

İlaçların gücü şarkılara yetmiyor.

Oyun, İstanbul’un işgal altında olduğu bir savaş atmosferinde geçiyor. Şaire Şehvar Hanım’ın şöhretle geçirdiği yaşamının son demleri onu tarifsiz bir yalnızlığa mahkum ediyor. Bir gün ansızın çıkagelen eski hizmetçisi Sabriye, Şehvar Hanım’ın hayatında bir anımsatıcı görevi görüyor. Kimi yaşanmışlıklarını beraberce anımsıyorlar, kimi anılarını ise geçmişe ufak bir yolculuk yaparak oynuyorlar. Şehvar Hanım’ın aşklarını ve görkemli hayatını, Sabriye’nin ona olan tutkusu ve söyleyemedikleriyle harman olmuş hâlde izliyoruz.

Şehvar Hanım’ı Gülhan Kadim, Sabriye’yi Ayşegül Uraz oynuyor. İkisi de daha önce izleme şansımın olduğu oyuncular. Ayşegül Uraz kimi sahnelerde dönüşümlü olarak birden fazla karakteri oynuyor. Saniyeler içerisinde başına taktığı bir kasket veya değiştirdiği yürüyüşüyle bambaşka bir insanın nasıl canlandırılacağı konusunda hayretlere gark etti beni. Onların yanında hanende olarak Dolunay Pircioğlu ve Ayşegül Aykaç, sazende olarak Burçak Çöllü yer alıyor. Bu hanende ve sazende terimlerini oyun sayesinde öğrendim. Oyunda yapılan müzik, gündelik olarak açıp dinlediğim, alakamın olduğu bir tür olmamasına rağmen dinlerken çok keyif aldım. Özellikle Dolunay Pircioğlu’nun sesi, oyunun hikâyesini alıp kalbine ilmek ilmek işliyor izleyicinin.

Senin hatan. Uçursaydın şarkılarını. Kim dedi sana, kalbinde zapt et, diye.

Naif bir oyun Nihayet Makamı. Tarif etmek için çok başka kelimeler de aradım ama maalesef bundan daha yakışanını bulamadım. Bir yere, bir şeye yetişme telaşı olmadan, gürültüsüz patırtısız hikâyesini anlatıyor. Bir gece yarısı, cırcır böceklerinin sesleri arasında usul usul yapılan bir sohbeti andırıyor izleyici üzerinde bıraktığı his. Keşke oyundaki müzikleri bir yerden dinleyebiliyor olsak. Tasvir etmeye çalıştığım atmosferi bir anda ete kemiğe büründüreceğini hissediyorum bunun. Daha önce Fırat Tanış’ın oynadığı Gelin Tanış Olalım oyunu için birçokları gibi ben de yapmıştım terapi benzetmesini. Nihayet Makamı da bunu misyon olarak edinmemesine rağmen nihayetinde bunu başaran bir oyun.

OYUN KÜNYESİ
Yazan, Yöneten ve Sazende: Burçak Çöllü
Sahne Tasarımı: Yiğit Sertdemir
Oynayanlar: Ayşegül Uraz, Gülhan Kadim
Hanende: Dolunay Pircioğlu, Ayşegül Aykaç
Süre: 1 saat 40 dakika (Tek perde)