İzledim: Yalnızlar Kulübü

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaB Planı ve Toy İstanbul‘un Yalnızlar Kulübü oyununu cumartesi akşamı Özgürlük Parkı Açık Hava Sahnesi‘nde izledim. 17. Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali‘nin sondan bir önceki oyunuydu. Festival, Tiyatro Hemhâl’in Tırnak İçinde Hizmetçiler oyunuyla son bulacak.

Yalnızlar Kulübü, Sami Berat Marçalı tarafından kaleme alınıp yönetilen bir oyun. 2013’ün sonlarıydı sanırım. İkinci Kat bünyesinde Yalnızlar Kulübü sahneleniyordu. O kadrodan Hasibe Eren, Bedir Bedir ve Pınar Çağlar Gençtürk ilk aklıma gelen isimler. Oyunu izlemek için niyetlenmiş, biletimi dahi almıştım. Fakat Kadıköy Emek Tiyatrosu‘unda -o zamanki ismiyle Emek Tiyatrosu- yapılacak temsil oyuncu rahatsızlığından dolayı ileri bir tarihe ertelenmişti. O gün yaşanan erteleme benim için altı sene sonrasına tekabül etti. Yine Sami Berat Marçalı rejisi ama bu defa farklı bir kadroyla altı sene sonra izleme şansı buldum Yalnız Kulübü’nü.

Oyun, bir kişisel gelişimcinin kendine has yöntemleriyle on hafta boyunca sürdürdüğü bir kursu ve kursa katılan kursiyerlerle çıkılan türlü yolculukları konu alıyor. “Hayat ritmini bul!” mottosuyla başlayan kurs süresince kursiyerlerin çalışma hayatlarından ikili ilişkilerine kadar gün yüzüne çıkmayı bekleyen tüm gizil eylemleri eğitmenlerinin çabaları sayesinde etrafa saçılıyor. İzleyiciler olarak bizler de dersler süresince hem kursiyerlerin hem de eğitmenin kişiliği hakkında fikir sahibi oluyoruz. Hikâyelerini dinleyip ruh hâllerini kendi ağızlarından yaptıkları kimi itiraflarla anlıyor, saklamaya veya bastırmaya çalıştıklarını fark ediyoruz. Aslında onların sorunlarının temelinde yatan nedenleri bulmaya çalışıyoruz hep birlikte.

Oyunun dili tıpkı Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu‘nun Tamamla Bizi Ey Aşk! oyunundaki gibi izleyicileri oyuna dahil etmeye çok müsait. Hatta izleyicileri birer kursiyere dönüştüren kimi interaktif sahneler de oynandı. Fakat son zamanlarda interaktif tiyatro lafını duyduğum anda kanım çekiliyor. İzleyicinin bu denli -hadi şimdi ayağa kalkıyoruz, hadi şimdi zıplıyoruz gibi direktiflerle- oyuna dahil edilmesinden hoşlanmıyorum. Yalnızlar Kulübü de bu şekilde başlayınca keyfim kaçmadı dersem yalan olur. Neyse ki oyun da çok kısa sürede kendi hayat ritmini buldu.

Oyun tek perde ve yaklaşık 2 saat 15 dakika olarak sahneleniyor. Tek perde için oldukça uzun bir süre sayılabilir. Normal şartlar altında bir saat dolduğunda birtakım kıpırdanmalara başlıyorum koltuğumda. Klişeye sığınmak gibi olacak ama Yalnızlar Kulübü’nde zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Yine festivalin ilk günlerine göre havanın serin olmasının bunda bir payı var. Ama en büyük pay bence metnin. Son zamanlarda izlediğim komik olma iddiası taşımayan ama hem çok komik olup hem de bir derinliğe sahip metinlerden birisi Yalnızlar Kulübü.

Devin Özgür Çınar, sevimsiz bir karakter ne kadar iyi oynanabilirse o kadar iyi oynuyor bence. Metnin kendisine açtığı yolda tüm kişisel gelişimcilerde görülen ortak özellikleri bünyesinde barındıran bir karakter çıkarmış ortaya. Yine Ceren Taşçı‘nın oynadığı Buse karakteri son zamanlarda en çok güldüğüm karakterlerden biri oldu. Kursiyer hikâyeleri duygu olarak oyuna homojen bir şekilde yayılmıyor. Kahkahalarla gülünen bir hikâyenin hemen arkasından gelen hüzünlü bir hikaye oyunun temposunu tekdüze olmaktan çıkarıyor. Kaya Akkaya, Olgu Baran Kubilay, Umut Kurt ve Duygu Yetiş de keyifle izlenecek bir seyir çıkarıyor ortaya.

Oyunun sahne tasarımına dair birkaç şey söylemezsem olmaz sanırım. İsmine daha önce izlediğim yine B Planı‘nın Tac’ın Nöbetçileri ve Oyun Atölyesi‘nin Araba Kullanmayı Nasıl Öğrendim oyunlarından aşina olduğum Marta Montevecchi‘nin bir tasarımı var oyunda. Sahnenin ihtiyacına yönelik hızlı bir şekilde yeniden dekore edilebiliyor. Her sahnede birbirine hiç benzemeyen ortamlar ve mekânlar yaratılırken oyuncular dışında kimseye ihtiyaç duyulmuyor.

Kendisine ayrılan zamana pişman etmeyecek bir oyun bence Yalnızlar Kulübü. Dert edindiği konularla ilgili sözler söylerken kullandığı mizahi dil çok eğlenceli. Öyle çok büyük laflar etme peşinde değil metin olarak. Her karakterinin hikâyesinden başka bir his bırakıyor geriye. Bazen bir itiraf, bazen bir yüzleşme bazen de sert bir eleştiri vesile oluyor bu hissin su üstüne çıkmasına. Ortaya çıkan hisler durgun bir suyun üzerinde süzülürken son buluyor oyun.

OYUN KÜNYESİ
Yazan ve Yöneten: Sami Berat Marçalı
Dekor Tasarımı: Marta Montevecchi
Oynayanlar: Kaya Akkaya, Devin Özgür Çınar, Olgu Baran Kubilay, Umut Kurt, Ceren Taşçı, Duygu Yetiş
Süre: 2 saat 15 dakika (Tek perde)