İzledim: Kuşlar, Doğu Demirkol Stand Up, Uyandığımda Sesim Yoktu, 45 Saniye

Yaklaşık okuma süresi: 5 dakika

Kuşlar

Semaver Kumpanya‘nın Kuşlar oyununu Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro‘da izledim. Aristofanes‘in klasik metni Kuşlar’ı Semaver Kumpanya daha önce -2015 senesi yanlış hatırlamıyorsam- sahlenemişti. Oyun, pandemiden sonra, oyuncu kadrosundaki birtakım değişikliklerle birlikte Volkan Sarıöz yönetmenliğinde tekrar sahnelenmeye başlanmış. Kuşlar, Atina’da yaşayan iki arkadaşın, ülkelerindeki baskıcı ve adaletsiz yönetimden kaçarak kendilerine daha adilane bir hayat yaşayabilecekleri yeni bir yurt aramaya başlamalarını konu alıyor. Fakat ne var ki buldukları yeni yurtlarında beraberlerinde getirdikleri kimi alışkanlıkları peşlerini bırakmıyor.

Oyunun başrollerini Serkan Keskin ve İbrahim Selim oynuyorlar. Diğer oyuncu kadrosu epey kalabalık. Pandemi öncesindeki ekipten Mustafa Kırantepe, Sezin Bozacı gibi isimler yerlerini farklı oyunculara bırakmış. Eski ekipten izleme şansım olmadığı için bir karşılaştırma yapamıyorum ama her iki ekibi de izleyenlerden okuduğum yorumlar, yeni oyuncuların hızlı bir şekilde ekibe uyum sağladığı yönünde.

Oyunda danstan müziğe birçok farklı disiplinden faydalanılıyor. Metin zaten harikulade. Sahnede de çok iyi bir şekilde temsil edildiği kanaatindeyim metnin. Tüm bunları dikkate alarak Kuşlar’ın iyi bir oyun olduğu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim fakat maalesef benim seyir zevkime hitap eden bir oyun olmadı. Bunun birkaç sebebi var. İlki doğrudan oyunla değil sahnenin teknik şartlarıyla ilgili. Maalesef oyunda söylenen şarkıların hiçbiri doğru düzgün anlaşılamadı. Hâl böyle olunca oyunun büyük bir bölümü anlamsız boşluklarla geçti. Diğer neden de oyunun reji tercihleriyle ilgili. Şahsi olarak göstere göstere yapılan göndermelerden, dolaylı yollardan değil de doğrudan parmakla göstermelerden pek hazzetmiyorum. Kuşlar, kimi zaman izleyiciyi kimi zaman da gündemi oyuna dâhil etmek için bunu bol bol yapan bir oyundu. Dediğim gibi üslubunu sevenler için iyi bir oyun Kuşlar.

Doğu Demirkol Stand Up

Doğu Demirkol‘un stand up gösterisini Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro‘da izledim. Sezon içerisinde Beşiktaş Kültür Merkezi ve Caddebostan Kültür Merkezi‘ndeki gösterilerini izlemek için birkaç defa niyetlenmiştim. Fakat bir türlü tarihlerini boş bir günüme denk getirip izleyememiştim. Daha önce muhtelif dijital kanallarda yayımlanan stand up setleri ve Doğu dizisinden mürekkep bir izleyici geçmişim vardı kendisiyle.

İki perdelik bir gösterisi var Doğu Demirkol’un. İlk perdede aile hikâyeleri ve Nuri Bilge Ceylan ile yaşadığı set anılarıyla başlayan gösterisi, ikinci perdede sektör ve üçüncü kişilerle anılarının ağırlıkta olduğu setlerle devam ediyor. İki perdesinde de çok eğlendiğim bir gösteri oldu. Pandemiden sonra günlükteki yazılardan da anlaşılacağı üzere çok daha sık aralıklarla stand up gösterileri izlemeye çalışıyorum. Son zamanlarda izlediklerim arasında ilk beşe girer Doğu Demirkol’un gösterisi. Genelde aksi söylenir ama kapalı bir salon yerine açık havada izlemenin ekstra pozitif etkisi olduğu kanaatindeyim stand up gösterilerine.

Pek mühim olmasa da gösreriye dair tek olumsuz eleştirim şakaların punchline’larıyla ilgili olabilir. Doğu Demirkol, hikâyelerini oldukça yavaş ve sakin bir üslupla anlatıyor. Bu nedenle gösterinin temposuna alıştıktan sonra şakaların punchline’larını henüz söylenmeden tahmin etmeye başlayabiliyorsunuz. Stand up yapan komedyenlerde bunun karşılığı nedir, bilmiyorum. Şaka bir nevi salona dalga dalga yayılmış oluyor. Bu yönüyle iyi bir şey bile olabilir. Ben şakanın son ana kadar saklandığı anlatım biçiminden daha çok keyif alıyorum sanırım.

Uyandığımda Sesim Yoktu

Bu Yapım‘ın Uyandığımda Sesim Yoktu oyununu Özgürlük Parkı Tepe Sahne’de izledim. Amy Nostbakken ve Norah Sadava tarafından kaleme alınan oyunun Türkçe çevirisi Gökçenur Şehirli‘ye ait. Oyun, Tamer Levent rejisiyle sahneleniyor. Oyunun rollerini ise Burcu Görek ve Dilara Gül paylaşıyorlar.

Oyun, annesini beklenmedik bir anda kaybeden Cassandra’nın, annesinin cenaze hazırlıkları sürerken içine düştüğü boşluğu konu olarak ele alıyor. Kadının toplumdaki yeri, önyargılar, haksızlıklar, cinsel ve psikolojik şiddet gibi kadının mağduru olduğu konuları annesinin yaşamı ve annesiyle olan ilişkisi üzerinden irdeliyor Cassandra karakteri.

İzlemesi ve sindirmesi zor bir oyun oldu benim için. Oyun, bolca fiziksel tiyatro unsuru içermekle birlikte anlatısını müzik veya herhangi bir dekor unsuru kullanmadan, sembollerle dolaylı yollardan yapıyor. Bu yönüyle pürdikkat ve buna hazır bir zihinle izlenilmesi gerekiyor. Çok fazla uyaranı olan açık hava sahnelerine pek uygun olmadığını düşünüyorum oyunun bu yüzden. Derdini elbette anlamakla birlikte üslup ve sahneleme tercihleri olarak ilgimi çeken bir oyun olmadı Uyandığımda Sesim Yoktu. Tiyatro metninden yola çıkılarak çekilen 2018 yapımı Mouthpiece isimli bir de film varmış. Yakın zamanda sıcağı sıcağına onu izleyip burayı güncellemek istiyorum.

45 Saniye

Bi’ Tık Tiyatro‘nun 45 Saniye oyununu Özgürlük Parkı Tepe Sahne’de izledim. Aybike Turan‘ın kaleme aldığı oyun yine kendi rejisiyle sahneleniyor. Oyunun rollerini ise Duygu Serin, Melda Narin Güler ve Aybike Turan paylaşıyorlar.

Oyun, beyaz yakalı bir stajyer kadının, patronundan duyduğu “bir ayağa kalksana” sözüyle başlıyor. Bu sözün akabinde karakterler, kadının zihninden geçen 45 saniyelik süreci, 45 dakikalık bir performans hâlinde farklı perspektiflerden beslenerek canlandırıyorlar. Bu sözün bir taciz olup olmadığı, her iki durumda da ne yapılması gerektiği, bu sözü söyleyenin patron değil de bir çalışma arkadaşları olsa nasıl tepki verecekleri, samimiyetin sınırının nerede çizilmesi gerektiği gibi konuları soruyla muhattap olduğu 45 saniye içerisinde cevaplamaya çalışan bir zihin izliyoruz aslında. Tüm bunlarla birlikte kaçınılmaz olarak eğitim, gelenek ve önyargıların bu sorgulamaların neresinde olduğu da üzerine konuşuldukça gün yüzüne çıkıyor.

Basit gibi görünen bir fikirden iyi bir metin çıkardığını düşünüyorum Aybike Turan’ın. Aynı şekilde oyuncuların da iyi bir performans ortaya koyduğunu. Yalnızca, pandemi dönemindeki deneysel çalışmaları –Boa Kısalar gibi- saymazsak 40-45 dakikalık oyunları sahnede izlemeye pek alışık değiliz. Muhtemelen bu yüzden olacak ki sahnelerin tekrara düştüğünü düşünen birkaç izleyicinin homurtularını duydum oyun esnasında. Benim oyundan alacağım keyif ve faydaya olumsuz bir etkisi olmadı oyun süresinin. Aksine oldukça konsantre bir şekilde derdini anlattığını düşünüyorum.