İzledim: Anlatanadam Stand Up Special, Kemal Ayça Stand Up, Bir Yıldız Batıyor

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakika

Anlatanadam Stand Up Special

Anlatanadam‘ın stand up gösterisini Caddebostan Kültür Merkezi içerisindeki A Salonu‘nda izledim. Anlatanadam’a Rabarba‘dan, Meksika Açmazı‘ndan ve Kolay mı, Zor mu? yarışmasından aşinayım. Sahnede ilk defa izledim.

Setini iki perde olarak oynuyor Anlatanadam. İlk perdesindeki anlatıları aile hayatından ve şahsi hikâyeleri üzerinden anne, bana, çocuk ilişkilerini konu alıyor. İkinci perdeye ise kendi deyimiyle gösterisinin yalnızca bunlardan ibaret olmadığını göstermek için bambaşka bir setle çıkıyor. İkinci perdenin başında Firuze Özdemir ile paylaştı sahnesini Anlatanadam. Onu da sahnede görmek güzel bir sürpriz oldu.

Anlatanadam’ın farklı mecralardan üslubunu bildiğim için hayal kırıklığına uğramadım. Çokça gülmüş bir şekilde ayrıldım salondan. Sözlükteki bazı yorumlarda, izleyiciyle interaktif yapmadığı, setini dümdüz anlattığına dair yorumlar görmüştüm. Ben pek öyle hissetmedim. Setinin bel kemiği izleyici değil doğru, fakat gayet dozunda bir diyaloğu var izleyiciyle. Unutmadan, gösterinin iki saate yakın bir süresi var. Şimdiye kadar izlediğim stand up gösterilerinde rastlamadığım bir süreydi bu. İzleyici olarak da idmanlı olmak gerekiyor açıkçası bu sürede bir gösteriyi hakkıyla izleyebilmek için.

Kemal Ayça Stand Up

Kemal Ayça‘nın stand up gösterisini Watergarden içerisindeki Duru Tiyatro Ataşehir Sahnesi’nde izledim. Yine Anlatanadam gibi Kemal Ayça da farklı yayınlardan takip ettiğim bir komedyen. Mevcut gösterisini İstanbul’da son defa oynayacağı haberini alınca apar topar biletimi alıp gösteri gününü beklemeye başladım.

Sonda söyleyeceğimi yine başta söylemiş olayım, gösterisiyle kişisel stand up izleyiciliği tarihimde ilk sıralara çoktan yerleşti Kemal Ayça. Mizahına aşina olduğumdan kötü bir gösteriyle karşılaşmayacağımı zaten tahmin ediyordum ama sahnede izlediğim, tahmin ettiğimden üç beş gömlek üstündü. Sözünü sakınmadan, çoğu kimselerce netameli görünen konulardaki şakaları -bazı yerlerde bu şakalarına ofansif denmiş ama ofansif bu demek değil bence- en beğendiklerim oldu. Kemal Ayça da gösterisini iki perde olarak sahneliyor.

Şu sıralar yeni gösterisini yazıyormuş. Onu da sahneye koyar koymaz izlemek için beklemedeyim.

Bir Yıldız Batıyor

Pandemiden sonra Oyun Atölyesi‘nde izlediğim ilk oyun oldu Nazmi Sinan Mıhçı‘nın tek kişilik oyunu Bir Yıldız Batıyor. Tek kişilik demeye pek dilim varmıyor aslında. Çünkü sahne üstündeki kuklalar en az Nazmi Sinan Mıhçı kadar varlar oyunda. Nazmi Sinan Mıhçı ile birlikte Evrim Yağbasan ve Orkun Yeşim tarafından kaleme alınan oyun, yine Orkun Yeşim tarafından yönetilmiş. Oyunun sahne tasarımını ise Tırışka Tasarım ekibi yapmış.

Oyun, Gökhan isimli bir karakterin küçük ve kişisel hikâyesinden yola çıkıyor. Taşrada doğup büyüyen, yolu okumak için İstanbul’a düşen ve burada oyunculukla tanışan Gökhan’ın hikâyesini kendi yarattığı karakterlerle birlikte dinliyoruz. Daha önce Işıl Kasapoğlu‘nun sahneye koyduğu ve Bülent Emin Yarar‘ın oynadığı Hamlet‘deki kuklaları saymazsak, sahne üzerinde kukla izlemek pek alışık olduğum bir şey değil. Fakat Kukla Kabare ve Dayı Şov’da kukla ile neler yapılabileceğini görüp hayranlıkla izliyorum. Bir Yıldız Batıyor da hem eğlenceli ve nahif hikâyesi hem de Nazmi Sinan Mıhçı ve kuklalarının harikulade performanslarıyla güzel bir akşam geçirtti izleyiciye.

Oyun sonunda Moda’dan sahile inen tüm ara sokaklarda kukla konuşuyordu insanlar hevesle. İlk defa sokakta bu denli bir etkiye rastlıyorum. Kukla yapımlarının önümüzdeki sezonlarda giderek artacağını söylemek pek kehanet sayılmaz sanıyorum.