İzledim: Coriolanus

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakikaCoriolanus oyununu yaklaşık bir buçuk sene sonra tekrar yolumu düşürdüğüm Devlet Tiyatroları‘nın Şişli’deki Cevahir Sahnesi‘nde izledim. Tabi öncesinde Özdemir Nutku çevirisiyle Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan Coriolanus’un Tragedyası metnini okuduktan sonra.

Oyunun konusunu kısaca özetleyecek olursam, oyunda Roma ve Volski orduları arasında süren düşmanlık sonucunda yapılan bir savaşta Roma ordusu komutan yardımcısı Caius Martius, Volski topraklarındaki Corioli’de gösterdiği üstün çaba ve başarılarından dolayı Romalı general Cominius tarafından Coriolanus ünvanı ile ödüllendirilir.

Caius Martius, Coriolanus olarak Roma’ya döndüğünde annesi Volumnia onun devlet yönetimindeki en üst mertebe olan konsül seçimlerine katılmasını ister. Annesinin ısrarları üzerine seçime katılan Coriolanus konsül seçilmesi için gereken oyları halk tarafından alır. Fakat Coriolanus’un halkın alt ve üst sınıfını birbirinden ayıran tutumu tribün olarak adlandırılan devlet idarecileri tarafından Coriolanus karşıtı bir ayaklanmaya dönüştürülür. Neticesinde halk Coriolanus’tan yana verdiği konsül oylarını geri çeker, Coriolanus da halka hakaret ettiği gerekçesiyle sürgüne gönderilir.

Sürgün edildikten sonra Roma’lılardan intikam almak isteyen Coriolanus daha önce defalarca savaşıp, kazandığı Volski ordusu komutanı Aufidius‘e giderek ordusuna katılmak istediğini söyler. Aufidius Roma ordusunu yok etmek için bunu kabul eder. Çok fazla zaman geçmeden havadisler Roma’da da duyulur. Böyle bir saldırıya direnemeyeceğini bilen Roma ordusu Coriolanus’u ikna etmesi için yakın arkadaşı Menenius’u Volski’e gönderir. Fakat Coriolanus Menenius’u dinlemez. Bunun üstüne annesi Volumnia gider Volski’e. Coriolanus’un katı yüreği annesine dayanamaz, iki ordu arasında bir barış anlaşması yapmaya karar verir. Fakat bu durum Aufidius ve komutasındaki ordunun pek hoşuna gitmez.

Oyunun içerisindeki savaş sahneleri, kostümler, müzikler ve barkovizyon gösterimleri üzerine çok emek harcanmış, muazzam detaylar olarak yer aldı sahnede. Ufak savaş sahneleri oyuncular tarafından canlandırılırken, daha büyük sahneler barkovizyondan gösterilen videolar ile desteklendi. Keza müzikler de savaşın gergin atmosferini hissettirme konusunda oyuna çok büyük katkı sağladı. Tüm bunların yanında oyunun birçok sahnesinde anlatılmak istenenin bu dev prodüksiyonun altında ezildiğini düşünüyorum. Hemen ilk aklıma gelen örneği vereceğim. Caius Martius’un Coriolanus ünvanını aldığı savaşta Volski ordusunun kalesine girdiği bir sahne var. Oyun metninde Caius Martius ordusu ile beraber kale önünde savaşırken Volski’li askerlerin geri çekilmesiyle onlarla beraber kaleye giriyor ve kale kapıları üstlerine kapanıyor. Diğer tüm askerler dışarıdayken bütün bir Volski ordusuna karşı Caius Martius içeride kalıyor. Oyunu okurken bu sahneyi hem kalenin içi hem de dışı için müthiş bir kaos ortamı olarak tahayyül ettim. Dışarıdaki askerlerin çaresizliği ve telaşı, içerideki Caius Martius’un tek başına bir orduya karşı göstereceği direnç kafamda zorlu sahnelerin oluşmasına neden oldu. Fakat bu sahne oyunda o kadar üstünkörü geçildi ki öncesinde oyunu okumamış olsam hiçbir şekilde anlamlandıramazdım.

Oyuncular içerisinde Tansel Öngel’i daha önce Tatbikat Sahnesi‘nin Ceza Külliyesi oyununda izlemiş, beğenmiştim. Bu oyunda da en çok beğendiğim yine kendisi oldu. Coriolanus rolündeki Tolga Evren‘i ise oyun boyunca ne yaptıysam kafamdaki Coriolanus’un savaşçı kişiliği ile eşleştiremedim. Yer aldığı sahnelerde nedenini anlamadığım bir şekilde hep bir şeyler eksik ya da eğreti kaldı. Coriolanus’un annesi Volumnia rolündeki Ece Okay ve eşi Virgilia rolündeki Eylem Yıldız‘ı ise oldukça beğendim.

Son bir özetle Coriolanus, okurken sahnelemesini izlemek için çokça heyecanlandığım fakat sahnede oyunculukları bundan bağımsız tutarak bir bütün olarak bana dokunmayan bir oyun oldu. Böylelikle bir derdi anlatmanın, bir duyguyu hissettirmenin yalnızca büyük prodüksiyonlar ve geniş imkanlarla sağlanamadığını da görmüş oldum.

Kişisel nedenlerle Cevahir Sahnesi’ne bir buçuk seneden fazla bir süredir gitmiyordum. Sahnenin alışveriş merkezinin tam ortasında olması ve Şişli’ye gitmenin günün her saati hem araç hem de yaya trafiği açısından beni bir kargaşanın içine sürükleyerek tiyatrodan aldığım keyfi baltalaması bunun başlıca sebeplerinden. Bununla ilgili uzun uzadıya ayrı bir yazı yazmak istiyorum. Ama şimdilik uzunca bir süre daha Cevahir Sahneleri’ne yolumu düşürmeyeceğimi söyleyebilirim.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Özdemir Nutku
Yöneten: Malcolm Keith Kay
Oyuncular: Tolga Evren, Deniz Ulaş Tansel Öngel, Fatih Dokgöz, Ece Okay, Eylem Yıldız, Özgür Yalım, Cengiz Daner, Salih Dündar Müftüoğlu, Deniz Akel, Duygu Sarışın, Ceren Bekdemir, Kutay Şahin, Diren Coşkun, Tamer Serkan Subaşı, Can Albayrak, Burak Öner, Erdem Sazak, Yeğya Akgün, Dinçer Simsar, Kadir Çelik, Mukaddes Kurmuş, Müzeyyen Durgun, Tuğçe Tanıl, Çağla Buldak, Ferhat Akgün, Onur Kurşun, Gökçe Aktaş, Hakan Dülger, Yıltan Kahraman, Ergün Metin, Ozan Yılmaz, Emin Ayanoğlu, Şenol Yaz, Gökhan Yıldırım, Name Önal
Süre: 2 saat 40 dakika (2 perde)