İzledim: On İki Öfkeli Adam

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakikaİstanbul Şehir Tiyatroları‘nın On İki Öfkeli Adam oyununu Sama ile birlikte Kadıköy Haldun Taner Sahnesi‘nde izledik. Reginald Rose‘un kaleme aldığı oyun Arif Akkaya yönetmenliğinde 2014 yılından bu yana İstanbul Şehir Tiyatroları repertuvarında yer alıyormuş.

Biz oyunu 10 Kasım akşamı izledik. Oyunun başlamasına çok kısa bir süre kala oyunun oyuncularından birisi sahneye çıkarak Atatürk’ü anan kısa bir metin okudu ve ardından tüm izleyicileri bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Böyle bir anmanın özellikle günümüz kurum tiyatroları içerisinde olması beni elbette memnun eden bir detay. Fakat metni okuyan oyuncu bunu öyle yılgın bir üslupla yaptı ki bir dakikalık saygı duruşunu dahi henüz yarı süresi dolmadan bitirdi ve apar topar sahneden ayrıldı. Konuya kendisinin zaviyesinden de bakmaya gayret gösterdim açıkçası. Birkaç dakika sonra sahneye çıkıp oyununu oynamaya başlayacak bir oyuncu olarak rolü dışında bir karakterde sahnede görülmek istememiş olabilir pekâlâ. Fakat bunu daha öncesinde, izleyicinin karşısına çıkmadan halletmeleri gerekirdi diye düşünüyorum. Koca kurumda bunu yapmaya gönüllü olabilecek birisi illa ki bulunurdu. Zira bu hâliyle lütfen yapıldığı çok belli, samimiyetsiz bir eylem olarak kaldı hatırlarda.

Kişisel sitemimi ettikten sonra oyuna dönebilirim tekrar. On İki Öfkeli Adam, işlediği düşünülen cinayetten dolayı yargılanan bir gencin idam kararını onayacak veya reddedecek olan jüri üyelerinin yaşadığı zorlu bir akşamı konu alıyor. Jürilik bizim hukuk sistemimizde yer almıyor. ABD mahkemelerinde ceza süresi altı aydan fazla olan davalarda jüri makamına başvurulabiliyormuş. Seçilen jüriler dava dosyalarını, yargılanan kişi veya kişilerin duruşmalardaki ifadelerini göz önünde bulundurarak kendi içlerinde oy birliği olması şartıyla ceza yaptırımının uygulanıp uygulanmayacağına karar verebiliyormuş.

Oyundaki on iki jüri de başka başka meslekleri olan, farklı toplumsal kesimlerden insanlar olarak çıkıyor karşımıza. Tüm üyeler gencin duruşmalardaki ifadelerinden ve görgü tanıklarının beyanlarından yola çıkarak kendisinin suçlu olduğuna kanaat getirmeye teşne olarak giriyorlar jüri odasına. Hepsi akşamın bir an önce bitmesini istiyor ve sosyal yaşamlarına dönmenin hayallerini kuruyorlar. Fakat oylamanın yapıldığı sırada içlerinden bir tanesi gencin suçlu olduğuna dair gösterilen kanıtların yeterli olmadığını, yeniden üzerine konuşulması gereken noktalar olduğunu dile getiriyor. Tabii bu itiraz kendi içlerinde oy birliği olduğunu düşünen diğer jüri üyeleri arasında bir infiale yol açıyor. Öfke de buradan sonra sahnede boy göstermeye başlıyor. Oyunun temposu itirazdan sonra yükseliyor. Başta bu çıkışı yersiz bulan jüri üyeleri, cinayetin delilleri, tanık beyanlarındaki tutarsızlıklar ve işleniş yöntemi gibi detayların üstüne konuştukça diğerlerinin tepkilerini göze alarak  itirazı yapan üyeye bir bir hak vermeye başlıyorlar. Bu sırada oylamalar tekrarlanıyor ve gencin suçlu olduğuna dair kalkan eller inmeye, oy birliği havası dağılmaya başlıyor. Jüri iki kutba ayrılıyor.

Oyun öz babasını öldürmekle suçlanan bir gencin hikâyesi özelinde adalet, suç ve suçlu kavramlarını irdeliyor. Bunu erkin yanında durarak değil itiraz eden, ses çıkartan, her ihtimali göz önünde bulunduran kuşkulu bir taraftan yapıyor. Bununla beraber ön yargıların insanı kararlarında sürükleyebileceği sonuçlara insan canı gibi geri dönüşü olmayan vurucu bir örnek üzerinden eğiliyor. Son dönemde İstanbul Şehir Tiyatroları repertuvarında izlediğim ve bana hitap etmeyen birkaç oyundan sonra ilaç gibi geldi On İki Öfkeli Adam. Oyunda Ahmet Özarslan ve Ali Gökmen Altuğ oyunculuklarıyla ön plana çıkarken Serdar Orçin oyunun kırılma anlarındaki performansıyla göz doldurdu.

Oyun iki perde olarak sahneleniyor, toplamda iki saate yakın bir süresi var. Perde arası oyunun gidişatı üzerine düşündürten, oyuncularla beraber izleyicilerin de dinlenmesine fırsat veren bir zaman oldu bu oyun için. Biz de perde arasında oyunu finaliyle ilgili olarak birkaç tahmindeki bulunduk. Benim tahminim çıkmadı ama benim tahminimden daha etkili bir şekilde son buldu oyun. Görsel süsü çok fazla olmayan, ışık oyunlarının oldukça az ama etkili kullanıldığı, oyuncu performanslarının taşıdığı bir oyun On İki Öfkeli Adam. Gönül rahatlığıyla verdiğim bir seyir tavsiyemdir.


Güncelleme: 16 Kasım 2019

Tam iki sene sonra oyunu aynı sahnede yeniden izledim. İlk izlediğimde oyuncu performanslarını çok beğenmişim. Fakat bu defa aynı hislerle ayrılmadım salondan. Normalde pek huyum olmamasına rağmen metni biliyor olmak oyundan alacağım keyfi ciddi bir şekilde baltaladı. Oyunun düşük temposu ve kimi zaman kendini tekrar eden sahneleri gözüme birer kusur olarak gözükmeye başladı. İlk izlediğimde neredeyse tamamıyla oyuncu performanslarına yorduğum beğenim, sanıyorum metnin gücünden, son sahnesine kadar koruduğu gizeminden kaynaklanıyormuş. Bu sayede bazı oyunları belli aralıklarla tekrar izlemem gerektiğini hatırlamış oldum. Seyir açısından tahmin ettiğim kadar keyif aldığım bir temsil olmamasına rağmen kişisel tiyatro izleyiciliği maceram için önemli olduğunu düşünüyorum.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Reginald Rose
Çeviren: Cemal Berk
Yöneten: Arif Akkaya
Oynayanlar: Ahmet Özarslan, Ali Gökmen Altuğ, Burteçin Zoga, Enes Mazak, Erkan Akkoyunlu, Gün Koper, Kutay Kırşehirlioğlu, Mehmet Avdan, Metin Çoban, Nihat Alpteki, Rahmi Elhan, Serdar Orçin, Yalçın Avşar
Süre: 1 saat 50 dakika (2 perde)