İzledim: Kürklü Venüs

Yaklaşık okuma süresi: 5 dakikaYolcu Tiyatro‘nun Kürklü Venüs oyununu Oyun Atölyesi sahnesine konuk olduklarında izledim. Yolcu Tiyatro ile tanışıklığım henüz çok yeni, geçtiğimiz yaz aylarına denk düşüyor. 15. Kadıköy Tiyatro Festivali‘nde sahneledikleri Roland Topor‘un Joko’nun Doğum Günü oyununu izlemiştim ilk olarak. Maalesef temsilleri sona eren Karanlığın Ötesinden Gelen Sesler ve Kapıların Dışında oyunlarını görme imkânım olmadı.

Kürklü Venüs, Leopold von Sacher-Masoch‘un kaleme aldığı bir roman. Yolcu Tiyatro, David Ives‘in Kürklü Venüs romanından yola çıkarak yazdığı aynı isimli oyunu Ersin Umut Güler yönetmenliğinde sahneliyor. Oyunun rollerini ise yine Ersin Umut Güler ve Pervin Bağdat canlandırıyor. Pervin Bağdat hakkında ufak bir parantez açmak istiyorum. Kendisinin ve beraberinde birçok çalışma arkadaşının İstanbul Şehir Tiyatroları‘ndaki görevleri performans düşüklüğü gerekçe gösterilerek sonlandırılmıştı. Bunun üzerine açılan davada iki oyuncu arkadaşıyla birlikte işe iade hakkı elde etmelerine rağmen işlerine iade edilmediler. Hâlâ hukuki yollarla haklarını arıyorlar. Bir yandan bunlarla mücadele ederken bir yandan da sahnede olmaya devam etmesi, tiyatro yapmak için ne bir kuruma ne de bir kurumdaki yöneticilerin icazetine bağlı olmadığını göstermesi adına çok kıymetli. O yüzden Kürklü Venüs benim için biraz da en başından beri takipçisi olmaya çalıştığım bir mücadelenin oyunu oldu. İzlediğim güzel oyunun yanında, bu nedenle de salondan gayet memnun ayrıldım.

Leopold von Sacher-Masoch, romanında Severin ve Wanda çifti üzerinden o güne kadar bir örneğine rastlanmayan, -veya rastlansa da literatüre geçmeyen- insanın acıdan haz alması temalı bir kadın erkek hikâyesi anlatıyor. Bu hikâyede Severin, oldukça güzel bir kadın olan Wanda’yı çok seviyor. Öyle ki bu sevgi, Severin’in Wanda’nın yanında birey olarak varlık gösterememesine yol açıyor. Kendisini tamamıyla Wanda’ya bağımlı, onun her türlü isteklerini harfiyen yerine getiren ve bundan hiçbir rahatsızlık duymayıp aksine haz duyan birisine dönüştürüyor. Çoğu zaman bu isteklerin şiddetinin artmasını kendisi istiyor. İlk başlarda bu isteklerin  onur kırıcı olmasından ve anlamsızlığından dem vuran Wanda, Severin’in mutlu olduğunu görünce onunla beraber devam ettiriyor bu oyunu. Hatta Severin ciddiyetini göstermek için Wanda ile bir kölelik sözleşmesi imzalayarak aralarındaki ilişkiyi belgeliyor. Bir zaman sonra Wanda da bu oyunun içerisinde, Severin’e hükmederken buluyor kendisini.

Leopold von Sacher-Masoch, kendine çektirilen acıdan haz alma konusuna Kürklü Venüs romanıyla ilk defa bu kadar yoğun bir şekilde değinen kişi olarak görülüyor. Bundan dolayı romanında bahsettiği konu psikoloji literatürüne kendi isminden yola çıkılarak mazoşizm olarak geçmiş. Masoch, romanında Severin karakterinin mazoşizme olan eğilimini çocukluğunda yaşadığı bir travmaya bağlıyor ve Severin’in o güne dair hatırladığı bir kürk ilerleyen yaşlarında kendisi için bir fetiş nesnesi hâlini alıyor.

Yolcu Tiyatro’nun sahnelediği oyunda ise bir yönetmen Masoch’un romanından uyarlanan oyunu sahneye koymak için kadın oyuncu seçmesi yapıyor. Kötü geçen bir günün ardından evine gitmek üzere tiyatrodan çıkmaya hazırlanırken seçmeye bir kadın geliyor. Aradığı kadının o olduğuna dair hiçbir ümidi olmamasına rağmen ona bir şans veriyor. Fakat kadın oyundan sahneler oynamaya başladıkça onun metne ne kadar hakim olduğunu görüyor. Üstüne üstlük bu hakimiyetin yalnızca metinden ibaret olmadığını, kadının kostümlerinden sahnelemesine kadar oyunla ilgili olduğunu anlaması fazla zamanını almıyor. Kadının ısrarlarına dayanamayan yönetmen onunla birlikte sahneleri prova etmeye başlıyor. Aslında bizler izleyici olarak bir yönetmen ve bir oyuncu adayı arasında geçen oyunun hazırlanma sürecini izliyoruz. Kimi sahneler tekrar tekrar oynanıyor, kimi sahnelerde yönetmen ve kadın oyuncu rollerini değiştiriyor.

Varoluşu sadece zevk değerli kılar. Kim zevk duyarsa yaşamdan ayrılması zor olur, kim acı ve yokluk çekerse ölümü bir dostu selamlar gibi selamlar.

Oyundan önce Masoch’un romanını okumamıştım ama oyundan sonra, özellikle oyunun kendi içerisinde bir uyarlama olduğunu gördükten sonra farkları idrak edebilmek adına okumak istedim. Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan, metnin Almanca aslından yaptığı Semih Uçar çevirisini edindim vakit kaybetmeden. Bu okuma sonrasında oyunun benim için kesinlikle çok daha fazla anlamlandığını söyleyebilirim. Romanın güçlü bir dili var. Bu dilin özellikle Severin ve Wanda dışında karakterlerin de yer aldığı sahnelerde az oyuncuyla aynı etkiyi vermesi mümkün gözükmüyor. O yüzdendir sanıyorum oyunun ekseriyetinde yalnızca Severin ve Wanda’nın karşılıklı sahneleri yer alıyor. Bu yüzden bence roman, oyunun mütemmim cüzü konumunda. Öncesinde -ki tavsiyem sorulacak olursa tercihim bu yöndedir- veya sonrasında okunduğunda oyunun tamamlayıcısı olacaktır.

İki oyuncuyu da sahnede ilk defa izledim, ikisini de beğendim. Pervin Bağdat’ın oynadığı rol gereği, başlarda izleyici gözündeki ilk intibasının oyun sürdükçe olumlu yönde evrilmesini yoğun bir şekilde hissettim. Hakeza yönetmen rolündeki Ersin Umut Güler’in de Severin rolüne girmesiyle birlikte geçirdiği dönüşüm ve adım adım kaybettiği sert yönetmen duruşu aklımda kalanlardan. Kürklü Venüs, hem Yolcu Tiyatro’nun sahnelediği oyun özelinde hem de bana Leopold von Sacher-Masoch ile ilgili bir kapı açmasından dolayı sezonun en beğendiğim oyunları arasına girdi.

Son olarak Pervin Bağdat’ın rolü gereği sahnede yaptığı kostüm değişikliklerini “Pervin Bağdat soyundu” başlığıyla haber yapan internet sitelerine, benzer haberleri futbol maçlarından sonra karşı takım oyuncusuyla formalarını değiştiren futbolcular için “Stadyumda hep birlikte soyundular” başlığıyla yapmalarını öneriyorum. Ya yaptığınızın saçmalığını fark edecek ya da daha çok tıklama alacaksınız. İkincisinden eminim de ilkine dair hiçbir ümidim yok.


Güncelleme: 30 Eylül 2018

Kolayca açıklanabiliyoruz ama kolayca anlaşılamıyoruz.

Oyunu yaklaşık altı ay sonra yeniden izleme fırsatı buldum. Hem ikinci defa izlemem hem de Masoch’un kitabını ilk izlememden hemen sonra okumuş olmam hasebiyle sahne kaçırmadan, aklımda nispeten daha az soru işaretiyle bitirdim oyunu.

Yönetmen rolündeki Ersin Umut Güler‘in yaşadığı dönüşüm, üstteki alıntıyı daha anlaşılabilir hâle getirdi benim için. Seçmeye gelen kadın oyuncudan beklemediği gerçeklikteki performans, oyun seçimi yaparken ve oyunu çalışırken kendini soyutlamaya çalıştığı -ve bunu defalarca dile getirdiği- metinden kaçamamasına neden oldu. Bunun yanında Türkan Saylan Kültür Merkezi salonunun ses sorunları nedeniyle kimi sözleri havaya gitmiş olsa da Pervin Bağdat‘ı yine çok beğendim. Âdeta dönüşümlü olarak oynadığı iki rol ile sürdürüyor oyunu. Bu roller arasında yaptığı ani geçişler, izleyiciyi sarsarak izlediği hikâyenin içerisinden çekip çıkarıyor ve gerçeklikle yüz yüze bırakıyor.

Son zamanlarda izleyip en beğendiğim yapımlar arasında Yolcu Tiyatro’nun Kürklü Venüs’ü. Gerek yazarla tanışmamı gerekse de mazoşizm kavramı üzerine düşünmemi sağladığı için tüm ekibe minnettarım.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: David Ives
Çeviren: Şafak Özen
Yöneten: Ersin Umut Güler
Oynayanlar: Pervin Bağdat, Ersin Umut Güler
Süre: 1 saat 30 dakika (Tek perde)