İzledim: Ölü Adamın Cep Telefonu

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaSon birkaç seferdir haftayı tiyatro ile kapatmaya çalışıyorum. Yine geçtiğimiz haftalarda o niyetle İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan Sirke Tadında Böğürtlen Reçeli oyununa bilet almıştım. Fakat hafta başında oyuncu rahatsızlığından dolayı oyun programında değişiklik yapıldığını, bilet aldığım oyun yerine Ölü Adamın Cep Telefonu oyununun sahneleneceğini öğrendim. O da merak ettiğim bir oyun olduğu için biletimin iadesini almayıp, dün akşam Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde izledim.

Oyunun adını duyduktan sonra muhteviyatı hakkında herkes kadar aklımda bir şeyler oluştu. Fakat benim hayal ettiğim oyun tamamen dram içerikli, hüzünlü bir oyundu. Sahnede izlediğim oyun hayal ettiğime yakın olmakla beraber içerisinde komedi unsurları ve doğaüstü olaylar da barındırıyordu.

Oyun bir kafede başlıyor. Kafede oturan Jean yan masasında arka arkaya çalan telefonunu açmayan kişinin yanına gidiyor rahatsız olduğunu dile getirmek için. Fakat gittiğinde telefonun sahibinin öldüğünü farkediyor. Bunun üstüne telaşa kapılan Jean yardım ekiplerini çağırırken bir yandan da Gordon’un çalan telefonlarına bakmaya başlıyor. Böylece Jean, Gordon’u en son gören kişi olarak Gordon’un ailesinin içerisine girmiş oluyor. Gordon’un annesi, kardeşi ve eşi Jean’dan onun son anları ile ilgili bilgiler almak istiyorlar. Jean da Gordon’dan sonra arkasında kalanları mutlu etmek için ailesine küçük küçük yalanlar söylemeye başlıyor. Aylardır görüşmediği annesini ölmeden hemen önce aradığı, aslında çok da sevmediği eşini ne kadar çok sevdiğini ölmeden önce Jean’a söylediği gibi. Tabii Jean tüm bunları Gordon’un gerçek mesleği hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadan yapıyor.

Oyun iki perde olarak sahneleniyor. Nispeten oyunun ilk perdesinin temposu ikinci perdeye göre daha düşük. İlk perdenin sonlarına doğru oyunun temposu artıyor. Oyunda benim en beğendiğim karakter Gordon ve kardeşi Dweight oldu. İkisini de canlandıran Arda Aydın aynı zamanda oyunun da yönetmeni. Oyun boyunca Arda Aydın her söze başladığında sesini bir yerden tanıyormuşum hissini ne içimden atabildim ne de nereden hatırlıyor olabileceğimi çıkarabildim. Oyundan sonra yaptığım ufak araştırmada kendisinin aynı zamanda bir ses sanatçısı olduğunu, Inception, The Social Network gibi filmlerin, Yapı Kredi Bankası, Hürriyet, Nescafe gibi firmaların reklam filmlerini seslendirdiğini öğrendim.

Oyun içerisinde bolca mobil cihazların hayatımıza ne kadar müdahil olduğu hakkında taşlamalar var. Özellikle cep telefonu kullanmayan Jean’in fikirleri izleyicinin de kendisini sorgulamasına vesile olabilir. Bunlar tabii ki dozunda kullanılmış oyunda, “bir oyun izledim, hayatım değişti” seviyesinde değil, izleyiciyi bunaltmıyor.

Oyun ile ilgili son söylemek istediklerim ise dekoru hakkında. İki saat boyunca sanıyorum 5-6 kez dekor değişikliği yapıldı sahnede. Ufak eşyalar ile ortamlar değiştirildi yalnızca. Sahnede iki tane projeksiyon perdesi oyunun başından sonuna sabit kaldı. Bu perdeler ile mekanlar dekor olarak desteklendi ve gölge oyunlarında kullanıldı.

Nerede İzledim?
Kadıköy Haldun Taner Sahnesi (Sıra 3, Koltuk 17)

Neler Öğrendim?
– Arda Aydın gibi her parmağında ayrı marifet bir yeteneği tanıma fırsatı buldum.

Yazan: Sarah Ruhl
Çeviren: İrem Arslan Aydın
Yöneten: Arda Aydın
Oyuncular: Arda Aydın, Nergis Çorakçı Başak, Nurseli Tırışkan, Pelin Budak, Yeliz Gerçek