İzledim: Gelin Tanış Olalım

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaTiyatro Evi tarafından sahneye koyulan Gelin Tanış Olalım oyununu geçtiğimiz Pazar akşamı annemle birlikte Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi‘nde izledik.

Oyun, “tek kişilik türkülü oyun” olarak tanıtılıyor. Yani müzikal değil müzikli oyun. Müzikli oyun, müzikal oyunlara göre izlerken çok daha fazla keyif aldığım bir tür. Daha önce benzer olarak Enver Aysever’le Aykırı Kumpanya ve Nâzım Hikmet Memleket oyunlarını izlemiştim. Anlatının içerisine doğru zamanlamalarla yerleştirilmiş müzikler, bir kurgu içerisindeki olayların müziğe başvurularak anlatıldığı müzikallere görece daha fazla etki bırakıyor üstümde. En azından şimdiye kadar izlediğim oyunlarda hep böyle oldu. Bir şekilde müziğin veya anlatının baskın olması aynı hissi vermiyor bana. İkisini harmanlamanın bir usta işi olduğunu düşünüyorum. Tiyatro Evi, Semih Çelenk, Fırat Tanış ve müzisyenlerin emekleriyle bunun çok güzel bir örneğini sahneye koymuş.

Oyunun tek kişilik olarak tasnif edilmesinin nedeni elbette oyuncu kadrosunun tek kişi olmasından dolayı. Sahnede Fırat Tanış‘a müzisyenler eşlik ediyor. Sırası gelmişken oyunla ilgili yapacağım tek olumsuz yorumu en baştan yapmış olayım. Ne oyunun tanıtımlarında ne de oyunun afişinde müzisyenler hakkında bir bilgi yok. Merak edip oyundan önce bulamadığım gibi bu günlüğe eklemek üzere daha tafsilatlı olarak aradığımda da isimleri hakkında bir bilgiye rastlayamadım. Keşke bir buçuk saate yakın süre boyunca Fırat Tanış’a eşlik edip oyunun omurgasını oluşturan müzisyenlerin kim olduklarını öğrenebilseydik. Herhangi bir kanaldan Tiyatro Evi’ne ulaşabilirsem bunu bir öneri olarak sunmak isterim.

Oyunda Fırat Tanış farklı kültürlerden 11 türkü seslendiriyor. Bu türkülerin aralarını ise anlatılarla dolduruyor. Anlatıları türkülere, türküleri anlatılara bağlıyor harikulade bir uyum içinde. Oyun boyunca tüm izleyicileri kendi içlerine bir yolculuğa çıkarıyor. Kul Nesimi‘den Karacaoğlan‘a, Yunus Emre‘den Kaygusuz Abdal‘a, kendi deyimiyle büyük büyük dedelerinin başından geçenleri anlatıyor, yazdıklarını hatırlatıyor. Oyun da ismini Yunus Emre’nin Gelin Tanış Olalım isimli şiirinden alıyor.

Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım,
Sevelim sevilelim,
Dünyaya kimse kalmaz.
Yunus Emre

Oyun için olabildiğince yalın bir sahne tasarımı yapılmış. Çok az aydınlatılmış bir sahne, arkada müzisyenler, önde bağlaması, üstünde gösterişsiz beyaz kıyafeti ve çıplak ayaklarıyla Fırat Tanış. Yine oyundaki kendi deyimiyle bir yolcu. Ne sahne tasarımında ne oyuncu kostümünde dikkat dağıtacak, izleyiciyi bir an olsun oyunun içinden çekip alacak fazlalık hiçbir şey yok. Her şey olması gerektiği ve yeteri kadar kullanılmış.

Oyunda etkilendiğim birçok anekdot var. Bunlardan birisi bir benzetme. Oyunun bir sahnesinde bağlama için telli kitap benzetmesi yapılıyor. Bu daha önce bir yerde duymadığım bir şeydi. Yine oyunda anlatılan derviş anlatılarına da daha önce bir yerde rastlamamıştım. Bu açıdan Gelin Tanış Olalım, az bilinen hikâyelerle artık dillere pelesenk olmuş türkülerin farklı yorumlamalarıyla yapılan bir harman gibi görülebilir. Ben özetle bir nevi tedavi demeyi daha doğru buluyorum. Belki de biraz mübalağa ederek periyodik olarak izlendiğinde insan vücudunda gözle görülmese bile hissedilebilir etkileri olacağını düşünüyorum. Kesinlikle türünü seven sevmeyen, gündelik hayatında türkü dinleyen dinlemeyen herkesin ortak paydada bir şeyler bulabileceği bir oyun Gelin Tanış Olalım. Tadımlık kısa bir tanıtım videosu var oyunun. Öncesinde izlenebilir. Sonrasında eve gönderirken yolluğunuzu vermeyi de ihmal etmiyor oyun. Sahnelendiği sürece daimi tavsiyemdir.

Aradığımız sır belki de hiç tahmin edilmedik kadar kolay bir yerde saklıdır.

OYUN KÜNYESİ
Yazan ve Sahneye Uyarlayan: Semih Çelenk
Oynayan: Fırat Tanış
Süre: 1 saat 20 dakika (tek perde)