İzledim: Son

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaİstanbul Şehir Tiyatroları‘nın ilk temsilini geçtiğimiz senenin ocak ayında yapan Son isimli oyununu dün akşam Kadıköy Haldun Taner Sahnesi‘nde izledim.

Oyunun yazarı ve yönetmeni Özgür Kaymak. Kendisi aynı zamanda İstanbul Şehir Tiyatroları’nın genel sanat yönetmeni yardımcılığı görevini yürütüyor. Daha önce yine İstanbul Şehir Tiyatroları repertuvarında yer alan kendi yazdığı İsimsiz oyununun yönetmenliğini üstlenen Özgür Kaymak şu sıralar sahnelenmekte olan Çingeneler Gökyüzünde Yaşar oyununun yönetmen yardımcılığı ile Bir Gün Ayakkabımın Teki isimli çocuk oyunun da yönetmenliğini yapıyor.

Son, bilim kurgu konulu bir oyun, bir distopya hikâyesi. Belirsiz bir zamanda geçiyor. Oyun esnasında herhangi bir tarih veya zaman dilimi belirtilmiyor. İzleyiciye oyundaki diyaloglarda tahminde bulunabileceği bir ipucu da verilmiyor. Tamamen izleyicinin inisiyatif ve tahayyülüne bırakılıyor olayların yaşandığı tarih. Oyunda basılı kaynaklar yok denecek kadar az. Kitaplar, dergiler, gazeteler kısaca basılı hiçbir bilgi kaynağı yok. Tamamı dijital bilgi depolarına aktarılmış. Henüz aktarılmayanlar ise özel ekiplerce günbegün aranıp bulunarak yok ediliyor. Bu yok etme işlemi büyük öğütme depolarında periyodik zamanlarda yapılıyor. Asıl amaçları gerçekleri yok ederek herkes için yeni bir gerçek oluşturmak ve insanların ona inanmalarını sağlamak. Bunu yaparken insanlara verdikleri ücretsiz yemeklerle basılı her şeyin yanında kişisel geçmişlerini de yok etmelerini sağlıyorlar. Fakat karşılayıcı ve beraberindekiler yok edilmeye çalışılan gerçeklerin peşine düşüyor. Bu öğütme depolarından birinde aslı değiştirilen belgelerin üzerine bırakılan işaretlerden yola çıkarak gerçekleri bir sonraki nesillere aktarmak için mücadele veriyorlar.

Oyunun konusu muhtelif birçok distopya eserinden tanıdık. Herkes gibi benim de en çok benzettiklerim George Orwell’ın 1984 ve Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 romanları elbette. Özellikle 1984 romanın ana karakteri Winston Smith, geçmişin sürekli yeniden yazılarak gerçeğin değiştirildiği Doğruluk Bakanlığı isminde bir kuruluşta görev yapıyor. Yine oyundaki öğütme depoları da 1984’teki değişmesi istenen bilgilerin yok edilmesi için kullanılan bellek deliklerini anımsattı bana. Sahne tasarımı da bu benzeşmeyi fark ederken bana yardımcı olmadı diyemem. Sürekli kağıtların ve insanların sahneye döküldüğü büyük delikler, belgeler üzerinde yaratılmış tahrifatlar ve kullanılan dil sürekli bir mukayese yapmak durumunda bıraktı beni. Tüm bunların yanına vasat oyunculuk performansları da eklenince seyir keyfi oldukça düşük bir akşam geçirerek ayrılmış oldum oyun sonunda salondan. Maalesef oyunun zengin prodüksiyonlu sahne tasarımı da oyunun içeriğinden keyif almayınca pek bir anlam ifade etmiyor. Bir nevi süs gibi kalıyor sahnede. Oyunu izlerken civarımdaki izleyicilerden gözlemlediğim davranışlar da bu düşüncelerimi şiddetle destekler nitelikteydi.

Son oyununun yalnızca izleyici açısından değil oyunu sahneleyen ekip açısından da pek istenileni verdiğini düşünmüyorum. Şöyle ki, oyun sahnelenmeye başladığı 2017’nin ocak ayında toplam 1 saat 50 dakika ve 2 perde olarak sahneleniyormuş. Fakat şu anda 1 saat 30 dakika ve tek perde olarak sahneleniyor. Benim hasbelkader bir tiyatro izleyicisi olarak bu tablodan gördüğüm kervanın yolda düzüldüğü ve bariz bir şekilde perde arasında izleyicinin kaçmaması için oyunun sahnelenirken kısaltıldığı. Bu noktada cevabını merak ettiğim istediğim birkaç soru var. İlki henüz sahnelenirken izleyici davranışlarına göre bu kadar revize edilen bir oyun neden hala sahnede? Bir başka merak ettiğim konu, bu oyunu yazan ve yöneten İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yönetim kadrosundan birisi olmasa bu oyuna bu kadar şans verilir miydi? Bu iki soruya konunun muhatapları samimi bir şekilde cevap verdiğinde Son oyununun İstanbul Şehir Tiyatroları repertuvarında kendisine yer bulabileceğini sanmıyorum.

Oyunun konusuna diyeceğim pek fazla bir şey yok. İşlendiği birçok romanda, bu romanların farklı disiplinlere uyarlamalarında beğeni kazanmış bir konu. Özgür Kaymak bu konuyu yerelleştirip, dilini didaktik bir yönde yumuşatarak sahneye uyarlamış. Benim için potansiyeli olan bir konunun üstüne artı bir değer katılmadan etkisiz işlendiği bir oyun olarak kaldı Son.

Son.

OYUN KÜNYESİ
Yazan ve Yöneten: Özgür Kaymak
Sahne Tasarımı: Rıfkı Demirelli
Kostüm Tasarımı: Duygu Türkekul
Oynayanlar: Aslı Menaz, Aslı Şahin, Ayşem Yağmur Ulusoy, Can Alibeyoğlu, Cemal Ahhan Şener, Emre Çağrı Akbaba, Ercan Demirhan, Neslihan Ayşe Öztürk, Onur Demircan, Özgür Atkın, Tarık Köksal, Volkan Öztürk, Zeki Yıldırım
Süre: 1 saat 30 dakika (tek perde)