İzledim: Aşk Ölsün

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaBaba Sahne‘nin açılış oyunu Aşk Ölsün‘ü dün akşam annemle birlikte Baba Sahne’de izledik. Oyun Günay Karacaoğlu‘nun tek kişilik bir performansı. Aynı zamanda Tiyatro Günlüğü’nü açmam için beni motive eden, günlüğün ilk oyunu olan Basit Bir Ev Kazası‘nın da devamı niteliğinde. Oyunun sahne arkasındaki ekibinde Basit Bir Ev Kazası’ndan fazlaca tanıdık isimler var. Oyunu yazarı Murat İpek, sahne ve kostüm tasarımcısı ise Barış Dinçel. Oyunun birbirinden güzel müzikleri yine Çiğdem Erken‘in marifetleri. Basit Bir Ev Kazası’ndan farklı olarak ise Murat İpek oyunun yönetmenliğini bu kez Barış Dinçel’e devretmiş.

Aşk Ölsün’ün Basit Bir Ev Kazası’nın devamı niteliğinde olması ilk oyunu izlememiş olanlar için bir kayıp yaratmıyor. Günay Karacaoğlu’nun hayat verdiği karakter Songül, oyun içerisinde başından geçenleri ilk oyunu izlemiş olan izleyicileri de sıkmadan yeni hikayelerinin içerisinde peyderpey paylaşıyor.

Yine yalnız ve tüm çabalarına rağmen istediği mütevazı mutluluğa erişememiş bir kadın olarak çıktı karşımıza Songül, Esenler otogarının -2. katında köhne bir kadınlar tuvaletinde. Günlük yazmaya devam ediyor Songül. Başından geçenleri, mutlu olma hayallerini, erkeklerle olan ilişkilerinde neden hep en çok kendisinin sevdiğini, neden sevdiği kadar sevilmediğini bir türlü anlayamadığını, sevgililerini elinden alan diğer kadınlara karşı hissettiklerini yazıyor da yazıyor. Ama bu sefer yazdıklarını yayınlatmak da istiyor. Günlüklerini bir roman haline getirmek ve kısmetse onunla Nobel Ödülleri’ne katılmak, edebiyat dünyasında Murathan Mungan’a rakip olmak istiyor.

Acıklı denmekte herhangi bir beis olmayan hikayesini tezat olarak çok keyifli bir dille anlatıyor Songül. Zaman zaman da büyük bir kahkahanın ardından sorduğu tek bir soruyla oyunun başından o ana kadar olan zamanı unutturup, o kahkahayı da boğazınıza bir yumru gibi geri gönderiyor.

Allahım, kaşık kadar yarattığın kızına neden kepçe büyüklüğünde yürek koydun?

Başından geçen talihsiz olaylara, girdiği işlerde tutunamamasına, kandırılmalarına, aldatılmalarına aldırmadan mutlu olmak için arayışlarını sürdürüyor. Hayatına kaderin tesadüf kisvesi altında çıkardığı Hayri’lerden hayır görmeyen Songül bu sefer karşısına çıkan farklı bir yoldan gidiyor. Kendisine benzemeyen, hayallerindeki gibi bir adam hiç mi hiç olmayan bu yeni aday kendisini sevme konusunda diğer bütün erkeklerden daha cömert davranıyor. Adeta kendisine bir yaşam halatı olarak gördüğü bu adamın peşinden adım adım evliliğe giden Songül içindeki huzursuzluğun nedenini ise çok geç fark ediyor.

Aylardır önünden defalarca geçtiğim, “Baba Sahne sezonda burada.” afişinin asılmasının üstünden iki sezondan fazla zaman geçen tiyatronun ete kemiğe bürünmüş halini görmek büyük keyif verdi bana. Gişesiyle, fuayesiyle, salonu ve locaları ile her bir yanı emek emek kokuyor Baba Sahne’nin. Daha kapıdan girip gişeye ulaşana kadar sayısız usta karşıladı bizi. Gişeden biletlerimizi alıp Savaş Dinçel Salonu‘nun olduğu kata indiğimizde Kenter Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Gedikpaşa Tiyatrosu ve Şan Tiyatrosu locaları belirdi önümüzde. Duvarlarda yer alan fotoğraflar, heykeller, sahne ve localar için seçilen isimler Baba Sahne’yi kendisi yaşadıkça Türk tiyatrosunun yanısıra Türk ve Dünya edebiyatının da usta isimlerini beraberinde yaşatacağa benziyor. Oyundan sonra sahneden çıkarken Ferhan Şensoy‘un güzel tabiriyle kişisel tiyatro izlemeci tarihimde fazlasıyla yer edecek, uzun yıllar sürecek bir serüvenin de başladığını hissediyordum. Baba Sahne’nin yolu açık, izlemecisi çok olsun.

Oyundan sonra fuayede bekleyen Baba Sahne çalışanlarının herkese ufak da bir sürprizi oldu. Şekerlemeler Baba Sahne’den, her paketin içine emek emek elle yazılan cümleler ise Aşk Ölsün’den.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Murat İpek
Yöneten, Sahne ve Kostüm Tasarımı: Barış Dinçel
Müzik: Çiğdem Erken
Oynayan: Günay Karacaoğlu
Süre: 1 saat 30 dakika (2 perde)