İzledim: Cimri

Yaklaşık okuma süresi: 2 dakika

Önceki gün Şişli Cevahir Sahnesi’nde izlediğim Moliere’nin Cimri isimli oyunu, izlediğim ilk klasik tiyatro oyunu oldu. Daha önce klasik tarzda herhangi oyun izlemediğim için, oyuna girmeden önce kafamda klasik oyunlara karşı birkaç soru işareti ve biraz da ön yargı vardı. Fakat Cimri oyunu bu ön yargılarımı kırdı diyebilirim. Bunda oyunun mizahi yönünün fazla olmasının da payı büyük.

Oyunda paralarına herkesten, her şeyden daha çok önem veren Harpagon’un hayatından kesitler oynanıyor. Harpagon’un para sevgisi çocuklarından, evinde çalışan kişilere kadar birçok kişiyi canından bezdiriyor. Harpagon’un çocuklarını zorla soylu ve zengin kişiler ile evlendirmek istemesi de çocuklarının babalarının bu tutumuna karşı bardağı taşıran son damla oluyor. Ayrıca Harpagon’un evinde çalışan kahyanın aslında o dönemin soylu ailelerinden birinin çocuğu olması, yalnızca sevgilisi olan Harpagon’un kızı Elise’a daha yakın olmak için Harpagon’un evinde çalışıyor olması da oyunun ilerleyişini karmaşıklaştırıyor ve karakterlerin takip edilmesini sağlıyor.

Oyun saati gelmeden önce salona erken gelenler için bir piyano dinletisi yapılmış. Ben oyun başlamadan çok az bir süre önce salona geldiğim için dinletinin büyük bir bölümünü kaçırdım. Bu nedenle oyunu izlemek isteyenler salona biraz erken gelirlerse böyle güzel bir sürpriz ile karşılaşabilirler. Bir de perde arasından sonra kulisten gelen oyuncuların oyun başlama anonsu gelene kadar sahneyi kulis gibi kullanmaları, salon ışıklarının kapanmaması ve anons geldikten sonra toparlanıp rollerine girmeleri oyunda farklı bir detay olarak düşünülmüş.

Karakterlere gelince ise ben en çok Harpagon rolündeki Mehmet Ali Kaptanlar’ın para hırsı ile yaptıklarını ve evin hem şoförü hem de aşçısı rolünde olan Jacques ustanın aşırı cesaret ve saflık arasında gidip gelen karakterini beğendim.