İzledim: Hikâyeler / Sabahattin Ali

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaRivayet Radyosu‘nun Hikâyeler / Sabahattin Ali oyununu dün akşam izledim. Oyun demek ne kadar doğru olur bilemiyorum, müzikli gösteri tanımı daha uygun sanırım bu formata. Mert Fırat, yaklaşık bir buçuk saat boyunca seçtikleri Sabahattin Ali hikâyelerini kendisine eşlik eden Korhan Futacı ve beraberindeki müzisyenlerle birlikte canlı olarak okudu.

Öncelikle gösterinin ortaya çıkış hikâyesinden, daha sonra ise böyle bir gösterinin hem icra edeni hem de benim özelimde izleyicisi için kimi zorluklarından bahsetmek istiyorum. Mert Fırat ve Korhan Futacı, Sabahattin Ali’nin yalnızca popüler metinleriyle tanınıyor olmasından duydukları rahatsızlık neticesinde ortak bir şeyler yapma fikriyle yola çıkmışlar. Çalışmaları sırasında Sabahattin Ali metinlerinin içerisinde hâlihazırda var olduğunu söyledikleri müzikal duyguyu yansıtmaya çabalamışlar. Sabahattin Ali’nin kitaplarına da ismini veren Değirmen ve Sırça Köşk öykülerini bu niyetle seçip çalışmaya koyulmuşlar. İkisinin de çok sevdiğim öyküler olması benim şansım oldu.

Çoğu okurda vardır sanıyorum benzer bir his. Çok sevdiğim metinlerin kimi farklı disiplinlere yapılan uyarlamalarına alabildiğine mesafeli durmaya çalışıyorum. Çünkü ekseriyetle hayal kırıklığı yaşıyorum. Bunu en son Oyun Sandalı‘nın Taranta Babu oyununda yaşadım. Sahnelenen oyun, benim metni okurken hissettiklerimin üzerine bir şey koymuyorsa yaşadığım deneyimden keyif almıyorum. Kendimi zorlayıp izlemeye çalışırsam da benim zihnimde kurduğum dünyaya hasar verdiğini düşünüyorum. O yüzdendir ki Engin Alkan rejisiyle sahnelenen Kürk Mantolu Madonna oyunu, metni çok sevmeme rağmen bende hiçbir heyecan uyandırmadı. Sırf bu endişe yüzünden. Hikâyeler’in benim için zor olan yönü buydu. Üstesinden gelemediğim bir ön yargıyla gittiğim bir gösteriydi.

İcra edenleri için zor yanı ise bu ve benzeri gösterilere tiyatro izleyicisinin pek aşina olmaması. En bariz dezavantajı bence izleyiciden uzun dakikalar boyunca hiçbir tepki alamıyor olmak. Bir nevi suya yazı yazmak. Benzeri canlı performanslar bir şekilde izleyicinin katılımıyla, şarkıysa eşlik edilerek, hicivse alkışlanarak sürüyor. Gösterinin temposuna izleyicinin yadsınamaz bir katkısı oluyor böylece. Fakat Hikâyeler çoğu zaman bundan mahrum olarak sahneleniyor. Okunan uzun hikâyeler süresince izleyicinin odağını sahnede tutmak bir hayli zor. Benim gözlemim, konusu ve dili itibarıyla Sırça Köşk izleyicinin beğenisini kazanırken Değirmen onun kadar ilgi görmedi. Bunda gösteri sırasında yaşanan zorunlu duraklamanın da payı olabilir. Ekip her ne kadar gösteriyi kaldığı yerden sürdürse de hikâyenin bütünlüğü mühim bir yerinde zedelenmiş oldu.

Enteresan bir deneyim oldu benim için Hikâyeler gösterisi. İlk defa orkestra eşliğinde öykü dinletisine katılmış oldum. Yukarıda sıraladığım sebeplerden ötürü öyküler bana çok fazla dokunmadı ama öykülerin müzikle uyumunun bıraktığı his nefisti. Oyun sonunda, keşke bir öykü daha olsaydı diye geçirmeden edemedim içimden. Tadı damakta bırakıyor bu hâliyle. Umarım Hikâyeler projesi farklı yazarların öyküleriyle devam eder. Gösteri isminin “Hikâyeler / Sabahattin Ali” olarak genelgeçer bir şekilde verilmiş olması ve gösteri için kurulan topluluk isminin Rivayet Radyosu olması bende devam edeceği yönünde bir intiba bıraktı.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Sabahattin Ali
Anlatan: Mert Fırat
Müzik: Korhan Futacı, Apostolos Sideris, Barış Ertürk, Berkan Tilavel, Çağrı Sertel
Süre: 1 saat 20 dakika (Tek perde)
* Fotoğraf: Feriye.com