İzledim: Nereye de Gidiyor Lan Bu Gemi?

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakikaNereye de Gidiyor Lan Bu Gemi?, Ferhan Şensoy‘un yazıp yönettiği, benim Şubat ayında gerçekleşen prömiyerinden iki ay sonra Kadıköy Halk Eğitim Merkezi‘nde izleyebildiğim bir oyun. Geçtiğimiz Ekim ayında sezonun ilk oyunlarından birisi olarak Sercan’la beraber izlemiştik Ferhan Şensoy’u, Ferhangi Şeyler’de. Sezon içerisinde yeniden sahnede izleyebilmek ayrı bir mutluluk oldu benim için.

Oyun içinde yaşayacak kadar yakın olduğumuz dönemi bir apartmanın kendi halinde yaşayan sakinlerinin hikayesiyle anlatıyor bizlere. Oyunu izlerken apartman sakinlerinin hal ve davranışlarından zaman zaman kendime benzer bulduğum birçok yön oldu. Karakterle aynı şeyleri henüz üstünden çok fazla bir zaman geçmeden önce düşünmüş veya dile getirmiş olmak oyunun bir noktasından sonra kendi hayatımı sahnede izliyormuşum hissi uyandırdı bende. Ferhan Şensoy yabancısı olduğumuz bir oyun yazmamış. Bilakis ülkenin her gün farklı bir yerinde patlayan bombaları yazmış, bunların insanlar üzerindeki yansımalarını yazmış. Yine her gün farklı yerlere yapılan polis baskınlarını, terör örgütü üyesi olarak tutuklananları, terör örgütü üyesi olmadığı halde belki bir hasmının ihbarı üstüne aylarca tutuklu kalanları yazmış. Adını da aynalı güldürü koymuş ki biraz kenara çekilip bakıldığında nasıl bir dönemden geçiyoruz tüm çıplaklığıyla görebilelim, içinde olduğumuz geminin yönünü hep birlikte tayin edelim diye.

Oyunun ilk perdesinde apartman sakinlerini tanıyoruz. Kapıcısından zemin kattaki hayat kadınına, solcu öğrencilerinden aynı zamanda apartman yöneticiliğini de yapan emekli albayına kadar herkes hakkında az çok fikir sahibi oluyoruz. Bir de benim tiplemesini çok sevdiğim ayaklı gazete Şaziye Hanım var. Aslında o Huzur Apartmanı‘nda oturmuyor. Bizler izleyici olarak nerede oturduğunu öğrenemedik ama mahallede yaşanan büyün olaylardan, her dairede neler oluyor hepsinden haberi var. Mahalle hakkında bu kadar bilgiye vâkıf olunca hikayenin anlatıcılığı da ona düşüyor haliyle.

Ferhan Şensoy oyunda 60’lı yaşlarında kızıyla birlikte yaşayan, patlayan bombalardan evinden çıkmayarak korunabileceğine inanmış, evine dışarıdan gelebilecek olası tehlikeleri önlemek amacıyla kendince silahlanmış bir adamı canlandırıyor. Tedirgin bir şekilde süren hayatları kapıcılarının terör örgütü üyesi olarak tutuklanması ve patlamaya devam eden bombalarla form değiştiriyor. Kendilerine güvenli bir bölge tahsis etmek için alt katlarındaki solcu öğrencilerden silah temin edip, apartman yöneticisi emekli albayı da lağvedip Huzur Apartmanı’nın yönetimine el koyuyorlar. Kısa bir zaman içerisinde adını Atatürk Apartmanı olarak değiştirdikleri apartmanları sosyal medya marifetiyle binlerce insanın desteklediği bir eyleme dönüşüyor.

Ferhan Şensoy oyunda zaman zaman takılıp, kısa süreleri esler veriyor. Daha önce izlediğim oyunlarında da birkaç kez rastladım bu duruma. Sosyal medya ve sözlük sitelerinde bu konuyla ilgili birçok serzeniş boyutunda açıklama da okudum, kendisini yalnızca yaşlı olduğu için yeren bir tiyatro hocasının beyanatlarına birebir şahit de oldum. Önceki izlediğim oyunlarında kendisi bir es vereceği zaman başımı öne eğip bakmıyordum o anda sahneye. Net bir açıklamam yok bununla ilgili olarak. Belki çok sevdiğimiz bir insanla kendini kötü hissettiği bir anda göz göze gelmemeye çalışmak belki başka bir şey. Ama bu oyunda öyle yapmadım. Oyunu ön sıralardan izlemenin de avantajını kullanarak bir an olsun gözlerimi sahneden ayırmadım. Verdiği esleri nasıl bir ustalıkla toparlıyor, nasıl doğaçlama yapıp bir sahneyi bile hakkını vermeden geçmiyor gözümü kırpmadan izledim. Geçtiğimiz senelerde çokça beğendiğim bir oyun izlemiştim. Genç bir kadının oynadığı tek kişilik bir oyun. Oyundan sonra oyuncu fuayede izleyicilerle söyleşirken, heyecanlanıp oyunda 10 sayfalık bir kısmı atladığını söylemişti. O tiyatro hocası şimdi ne yapar ne eder bilmiyorum ama umarım verilen her bir esin kaç senelik bir deneyime tekabül ettiğinin, genç olmanın her zaman sandığı kadar avantajlı ve yaşlı olmanın yerilecek bir şey olmadığının farkına vararak yetiştirir kendisinden bir şeyler öğrenmeye çabalayan öğrencilerini.

Şu sıralar Ortaoyuncular’ın eski oyunlarını izliyorum. Oyundaki Ferhan Şensoy’un kızları Müjgan Ferhan Şensoy ve Derya Şensoy dahil tüm oyuncuların hem o oyunlarda hem de bugün hala aradan bunca sene geçmiş olmasına rağmen Ferhan Şensoy ile aynı sahnede olmaları çok değerli bir şey. Ali Çatalbaş‘ı çok beğendim oyunda. Yine Serap Günaydın, Pınar Aslan ve Elif Durdu da çok güzel bir oyunculukla tamamlıyorlar iki perdeyi.

Oyun sonundaki selamlamada ise Ortaoyuncular geminin nereye gitmesi konusundaki fikirlerini açık yüreklilikle söylediler.

Son olarak oyunun sahnelenmeye başlaması hakkında beni haberdar eden ve izlememi salık veren Onur Tipi‘ye bir de buradan teşekkür etmiş olayım, eyvallah.

OYUN KÜNYESİ
Yazan ve Yöneten: Ferhan Şensoy
Oynayanlar: Ferhan Şensoy, Ali Çatalbaş, Serap Günaydın, Pınar Alsan, Elif Durdu, Müjgan Ferhan Şensoy, Derya Şensoy
Süre: 1 saat 30 dakika (2 perde)
*Selamlama fotoğrafı: https://twitter.com/firatsayici/status/832662563305332736