İzledim: Nihayet Bitti

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaPeter Turrini‘nin Nihayet Bitti oyununu 2015’in Ekim ayında bir Duru Tiyatro yapımı olarak Emre Kınay’ın tek kişilik performansıyla izlemiştim. O sıralarda Ankara Devlet Tiyatrosu da Murat Çidamlı yönetmenliği ve Göktuğ Tolga Demiralp‘ın oyunculuğunda aynı oyunu sahneliyordu. Yaklaşık bir buçuk sene sonra Ankara Devlet Tiyatrosu Nihayet Bitti oyunuyla Üsküdar Tekel Sahnesi‘ne turneye geldi. Bana da çokça keyif aldığım bir eylem olan sahneleme karşılaştırması yapabilmek için fırsat doğmuş oldu. Üsküdar Tekel Sahnesi’nde izlediğim oyunlarda hiçbir ayırt edici özelliği olmamasına rağmen zamanla önceliğim haline gelmiş olan B12 koltuğunun boş olduğunu görünce biletimi alarak oyun gününü beklemeye başladım.

Oyun fotoğraflarına daha önce göz gezdirdiğim için sahne tasarımı hakkında az çok fikrim vardı. Yine de sahneye oyunun başlama saatinden epey bir zaman önce gittiğim için detaylıca inceledim. Ortada büyük bir masa, masanın üstünde kullanılabilecek su ısıtıcısı, telsiz telefon gibi muhtelif gereçler vardı. Etrafta büyük ekranlar ve yine muhtelif ışık oyunlarına müsait bir arka plan. Derken oyun başladı ve tekerlekli sandalyesi ile Göktuğ Tolga Demiralp sahneye girdi.

Oyunun konusu özetle hayatta istediği her şeyi elde etmiş, her türlü başarıya ulaşmış, toplumun saygınlığını kazanmış bir gazetecinin intihar etmeye karar vermesi ve bu kararından intiharına kadar geçen sürede başından geçenleri anlatı olarak izleyicilerle paylaşmasını konu alıyor. 1000’e kadar sayacağını ve ardından kendisini öldüreceğini söyleyen karakter bu saymalarının arasında kendisini intihara götüren sebepleri, aslında herkes tarafından saygın bir gazeteci olarak anılmasının altındaki sırları bir bir anlatıyor. Bunlarla birlikte özel hayatı hakkında da birçok konuda karakterini tahlil edebileceğimiz birçok tafsilatlı bilgiler veriyor ve aşikâr sonuna her sayıda bir adım daha yaklaşıyor.

Devlet Tiyatroları‘nda son dönemde izlediğim oyunlarda hep aynı şeyi hissediyorum ve hep aynı soruyu soruyorum kendime. Temelinde amaçlanan bir hikâye anlatımı olan oyunlarda bunca gösterişli sahne araç gerecine ve kulakları tırmalayan büyük büyük ses efektlerine gerek var mı? Bunlar olmadan bir izleyiciye dokunabilmek, onu koltuğundan kalkarken en azından koltuğuna otururkenkinden farklı hissettirebilmek mümkün değil mi? Bunun cevabına bana verebilecek bir muhatap tanıdığım olmadığı için kendi geçmiş seyir deneyimlerime dayanarak kendim yanıtlayabiliyorum. Bir izleyici olarak benim gördüğüm kadarıyla, evet mümkün. Belki oyuncu seçimi belki sahneleme tercihi bir metni izleyiciye dokunur bir hale getirirken başka bir tercih aynı metni tamamen işlevsiz hale getirebiliyor. Ankara Devlet Tiyatrosu’nun Nihayet Bitti oyunu bu sebeplerden bana dokunmadı. Oyuncu Göktuğ Tolga Demiralp’in tek başına oyun boyunca süren muazzam bir oyunculuğu var. Fakat sahneyi saran büyük LED ekranların, dijital efektlere boğulmuş kadın seslerinin, yoğun sislerin ve hareketli dekorların gölgesinde kalan oyunun derdini ben hissedemedim. Hem de oyunu daha önce izlemiş, konusuna ve akışına hasbelkader hakim bir izleyici olarak.

Oyunun selamlama kısmından sonra salonu boşaltırken hemen yan koltuğumdaki izleyici ile oyun hakkında konuşma imkanımız oldu. O da farklı nedenlerden dolayı oyunun ilgisini çekmediğini söyledi. Benim en çok dikkatimi çeken ise oyuncunun intihar etmek üzere olan bir insan için fazla “Ankara beyefendisi” kaldığını dile getirmesi oldu. Ben bunu da yine oyun içerisinde oyuncuya kendisini göstereceği, karakterini oynayacağı kadar yer bırakılmamasına bağlıyorum. Bu kadar imkan dahilinde oynanan oyunla, Emre Kınay’ın Duru Tiyatro’da birkaç parça dekor ile tamamen monolog üzerine süren oyununun arasında his açısından uçurumlar olmasını başka türlü açıklayamıyorum.

Devlet Tiyatroları sezonu önümüzdeki ay sonunda kapatıyor. Dönüp baktığımda bu sezon Erkek Parkı, Tersine Dünya, Coriolanus, Sessizliğin İçinden ve son olarak Nihayet Bitti oyunlarını izlemişim Devlet Tiyatroları yapımı olarak. Beğendiğim ve beğenmediklerim oldu aralarında. Umarım önümüzdeki sezon sahnelenecek oyunlarda şikayetimi dile getirdiğim benzer oyunlara çok fazla rast gelmem. Çünkü bu durumun bir zaman sonra oyun seçimlerimi ciddi bir şekilde etkileyeceğini düşünüyorum.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Peter Turrini
Çeviren: Sibel Arslan Yeşilay
Yöneten: Murat Çidamlı
Dekor ve Kostüm Tasarımı: Gözde Yavuz
Oynayan: Göktuğ Tolga Demiralp
Süre: 50 dakika (tek perde)