İzledim: Nora – Bir Bebek Evi

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakika Nora – Bir Bebek Evi, İstanbul Şehir Tiyatroları‘nın geçtiğimiz ocak ayı sonunda ilk temsilini yapan oyunu. Kadıköy Haldun Taner Sahnesi‘nde izleme fırsatı buldum. Önceki sezonlarda Haldun Taner Sahnesi’nde çok daha fazla oyun izliyordum. Ama bu sezon gerek İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki yeni oyun sayısının azlığından gerekse de bu az sayıdaki yeni oyunun benim ilgili çekmemesinden ötürü sezon sonuna yaklaşırken üçüncü defa sahneye yolumun düştüğünü fark ettim. İlk ikisinin nedeni On İki Öfkeli Adam ve Şahane Züğürtler oyunlarıydı. Nora – Bir Bebek Evi oyununun yönetmeni Ali Gökmen Altuğ. Daha önce kendisinin içerisinde yönetmen olarak bulunduğu oyunlardan yine İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Oyunun Oyunu ve Oyun […]

Devamı  


İzledim: İntiharın Genel Provası

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakika Maltepe Belediyesi, iki senedir Dünya Tiyatro Günü haftasında bir hafta süren ufak bir festival düzenliyor. Türkan Saylan Kültür Merkezi internet sitesi ve gişesinden dağıtılan davetiyelerle izleyiciler bu oyunlara katılım sağlayabiliyorlar. Geçtiğimiz sene ilk defa katıldığım festivalde Hayal Perdesi’nin Üç Kız Kardeş ve Tiyatro Evi’nin Ayrılık oyunlarını izlemiştim. Bu sene oyun programı açıklanınca ben de duyurarak hemen gözüme birkaç oyun kestirmiştim. Fakat yoğun izleyici katılımından dolayı izlemek istediğim yalnızca bir oyuna davetiye bulabildim. Tiyatroadam‘ın İntiharın Genel Provası oyununu 27 Mart Dünya Tiyatro Günü akşamı Türkan Saylan Kültür Merkezi Kardelen 1 salonunda izledim. Sırp yazar Duşan Kovaçevic‘in kaleme aldığı oyunu Emrah Eren yönetmiş. Duşan Kovaçevic […]

Devamı  


İzledim: Seni Seviyorum Türkiye

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakika Bakırköy Belediye Tiyatroları‘nın Seni Seviyorum Türkiye oyununu Moda Sahnesi‘ne yaptıkları turneyle izleme fırsatım oldu. Seni Seviyorum Türkiye aslında Ceren Ercan‘ın kaleme aldığı Gidenler, Kalanlar ve Saklananlar isimli üçlemenin ilk oyunu. Üçlemenin ikinci oyunu olan Berlin Zamanı‘nı geçtiğimiz ay izlemiştim. O oyunun üzerinden çok fazla bir zaman geçmeden gördüğüm turne haberi bana Seni Seviyorum Türkiye’nin yolunu açmış oldu. Serinin üçüncü oyunuyla ilgili bir bilgim yok. İlk iki oyun için konuşacak olursam, oyunların ana temaları itibarıyla değindikleri konular dışında bir benzerlikleri veya devamlılıkları yok. O yüzden oyunların hangi sırayla izlendiği pek mühim değil. Berlin Zamanı’nda türlü nedenlerle yurt dışına gitmek isteyen üç gencin hikâyesi […]

Devamı  


Duyurdum: 3. Maltepe Tiyatro Festivali

Yaklaşık okuma süresi: < 1 dakika Maltepe Belediyesi, Dünya Tiyatro Günü‘nün haftasında düzenlediği tiyatro festivalinin üçüncüsü için çalışmalara başlamış. Belediyenin internet sitesinde yayınlanan mart ayı etkinlik kitapçığına göre, festival geçtiğimiz sene olduğu gibi bu sene de beş oyunla, Türkan Saylan Kültür Merkezi‘nde gerçekleşecek. Başlama saati 20:00 olan oyunlara üç gün önce kültür merkezinin internet sitesinden ve gişesinden edinilebilecek ücretsiz davetiyelerle giriş sağlanabiliyor. Program ise şöyle: 24 Mart 2018 Cumartesi: Hüzzam (Prinkipo Akademi Sanat) 25 Mart 2018 Pazar: Düdüklüde Kıymalı Bamya (Atölye Sanat Emin Olcay & Hayat Olcay Tiyatrosu) 26 Mart 2018 Pazartesi: Kızgın Damdaki Kedi (Mam’art Tiyatro) 27 Mart 2018 Salı: İntiharın Genel Provası (Tiyatro Adam) […]

Devamı  


İzledim: Berlin Zamanı

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakika Platform ve Fringe Ensemble ortak yapımı Berlin Zamanı oyununu konuk oldukları Oyun Atölyesi‘nde izledim. Önceki hafta izlediğim Kundakçı oyunundan sonra bu ay Oyun Atölyesi sahnesinde iki oyun izlemiş oldum. Bazı sahnelerde sürekli aynı koltuklara bilet aldığımdan daha önce Ankara Devlet Tiyatrosu’nun Nihayet Bitti oyununun günlüğünde söz etmiştim. Oyun Atölyesi için de benzer bir durum var. Bilet satış sayfasında salondaki boş koltuklara göz gezdirirken elim her seferinde F14 numaralı koltuğa gidiyor. Her iki oyunu da aynı koltukta izledim. Sanırım sahnenin tümünü sağdan görecek koltukları seçiyorum. Ya da alışkın olduğum açıdan sahneyi görmek evla geliyor, bilmiyorum. Bu günlüğü yazmaya başlarken birbiriyle ilintili oyunlar izlemek üzere […]

Devamı  


İzledim: Kundakçı

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakika Oyun Atölyesi‘nin aylık oyun programını düzenli olarak takip ediyorum. Şimdiye kadar birçok oyun izledim Oyun Atölyesi sahnesinde. Fakat bu oyunların tamamı Oyun Atölyesi’nin kendi yapımları değil konuk ekiplerin oyunlarıydı. Kendi sahnelerine gidemediğim, bundan dolayı izlemeyi ertelemek zorunda kaldığım oyunların turneyle Oyun Atölyesi, Moda Sahnesi, Baba Sahne gibi aşina olduğum sahnelere konuk olması benim için önemli. Bu şekilde izlemek istediğim birçok oyunu görme fırsatım oluyor. İlk Oyun Atölyesi yapımı bir oyun olarak geçtiğimiz sezon sonunda Hansel ve Gretel’in Öteki Hikâyesi’ni izlemiştim. Geçtiğimiz hafta içerisinde ise Kundakçı‘yı izledim. Rus yazar Grigory Gorin‘in kaleme aldığı oyunun Türkçeye çevirisini Haluk Bilginer yapmış. Aynı zamanda […]

Devamı  


İzledim: Son

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakika İstanbul Şehir Tiyatroları‘nın ilk temsilini geçtiğimiz senenin ocak ayında yapan Son isimli oyununu dün akşam Kadıköy Haldun Taner Sahnesi‘nde izledim. Oyunun yazarı ve yönetmeni Özgür Kaymak. Kendisi aynı zamanda İstanbul Şehir Tiyatroları’nın genel sanat yönetmeni yardımcılığı görevini yürütüyor. Daha önce yine İstanbul Şehir Tiyatroları repertuvarında yer alan kendi yazdığı İsimsiz oyununun yönetmenliğini üstlenen Özgür Kaymak şu sıralar sahnelenmekte olan Çingeneler Gökyüzünde Yaşar oyununun yönetmen yardımcılığı ile Bir Gün Ayakkabımın Teki isimli çocuk oyunun da yönetmenliğini yapıyor. Son, bilim kurgu konulu bir oyun, bir distopya hikâyesi. Belirsiz bir zamanda geçiyor. Oyun esnasında herhangi bir tarih veya zaman dilimi belirtilmiyor. İzleyiciye oyundaki diyaloglarda […]

Devamı  


İzledim: Giydirici

Yaklaşık okuma süresi: 5 dakika İstanbul Devlet Tiyatrosu‘nun Giydirici oyununu dün akşam annemle birlikte Kozyatağı Kültür Merkezi‘nde izledim. Esasen Giydirici’yi izlemek için ilk niyetlenmem bu değil. Geçtiğimiz sezon nisan ayında oyunun yine aynı sahnedeki temsiline bilet almıştım fakat oyuncu rahatsızlığından dolayı oyun iptal edilmişti. Bir sene sonra yeniden oyun programında kendime uygun bir temsil denk getirebildim. Giydirici, Ronald Harwood‘un kaleme aldığı bir oyun. Orijinal ismiyle Dresser. Harwood bu oyunu kendi yaşamında öneme sahip olan bir süreç üzerinden hikâye ederek kurmuş. Harwood tiyatro yaşantısının hemen başında, Shakespeare Company kumpanyasında Sir Donald Wolfit‘in beş sene boyunca kişisel giydiriciliğini yapmış. Tiyatro serüveni içinde kilometre taşı sayılabilecek bir dönemi önce oyunlaştırıp daha sonra […]

Devamı  


İzledim: Dünyanın En Güzel Arabistanı

Yaklaşık okuma süresi: 5 dakika Ekip Tiyatrosu‘nun Dünyanın En Güzel Arabistanı oyununu bir cumartesi akşamı Özgür Hanım‘la birlikte Moda Sahnesi‘nde izledik. Ben de bu vesileyle daha önce Shakespeare ile Düşünmek seminerleri için bol bol yolumun düştüğü Moda Sahnesi’nin stüdyosunda ikinci defa oyun izlemiş oldum. İlki günlüklerde her fırsatta dile getirdiğim, geçen sezonun en beğendiğim oyunu olan Nezaket Erden’in tek kişilik performansı Sevgili Arsız Ölüm – Dirmit‘ti. Moda Sahnesi’nin stüdyosuna konuk olan oyunlardan izleyicinin beğenisini kazanarak öne çıkanların mutat bir süreci oluyor benim gözlemlediğim kadarıyla. Oyun önce stüdyoya konuk oluyor. İzleyici tarafından sevildikçe, ek temsiller konulmaya başlanıyor. Fakat bir zaman sonra stüdyonun koltuk kapasitesi talebi karşılamıyor ve […]

Devamı  


İzledim: Köleler Adası

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakika Moda Sahnesi‘nin yeni oyunu Köleler Adası‘nı ilk temsilinden bir gün sonra, dün akşam Moda Sahnesi’nde izledim. Fransız yazar Pierre De Marivaux‘un kaleme aldığı oyunu yine Moda Sahnesi’nin Bira Fabrikası ve Roberto Zucco oyunlarının çevirisini yapan Ezgi Coşkun Türkçeye çevirmiş. Kemal Aydoğan oyunu yönetirken, sahne tasarımını Bengi Günay yapmış. Oyun bir adada geçiyor.  İsmiyle müsemma bir Köleler Adası. Zamanında efendilerinin elinden kurtulan köleler bir adayı kendilerine yurt bilip kendi ideal düzenleriyle yaşanacak bir yer hâline getiriyorlar. Yalnızca kölelerin yaşayabildiği bu ada efendilerin gözlerini korkutacak bir kara parçasına da dönüşüyor aynı zamanda. Çünkü köleler adaya ayak basan efendileri sorgusuz sualsiz öldürüyor. Yani başlarda […]

Devamı