İzledim: Hakikat, Elbet Bir Gün

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakikaTiyatro D22‘nin yapımını Datça Tiyatro Festivali ile birlikte üstlendiği Hakikat, Elbet Bir Gün oyununu Baba Sahne‘de izledim. Bir Avuç Kül ile beraber bu sezon izlediğim ikinci Tiyatro D22 oyunu oldu. 2017 senesindeki Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri‘nde tiyatro dalında ödüle layık görülen metnin yazarı, oyunun oyuncularından Berkay Ateş. Diğer rollerini Gizem Erdem, Seda Türkmen, Emir Çubukçu ve Can Kulan‘ın oynadığı oyunun yönetmeni ise Serkan Salihoğlu.

Oyun, distopik gibi görünen ama içerisinde yaşadığımız çağın ve coğrafyanın dertleriyle hemhâl bir hikaye anlatıyor izleyicisine. Üstelik özünde gayet yalın bir konuyu sahnelemek için bir hayli çetrefilli, çetrefilli olduğu denli de etkileyici bir sahnelemeyle. Daha önce bir yazıda daha çok kısa bahsetmiştim. Tiyatro D22’nin oyunları -uyarlama olması hasebiyle Hayvan Çiftliği‘ni ayrı tutuyorum- bana anlaşılması güç geliyor. Tabii sözünü ettiğim bu güçlük, derdini bağıra çağıra anlatan, estetik kaygılardan uzak yapımların izleyiciyi alıştırdığı tembelliğin bir sonucu olabilir. Kendi tiyatro izleyiciliği serüvenimde elimden geldiğince bu tembelliği kırmaya ve izlediğim oyunlarla ilişkimi izleyici koltuğunda oturduğum sürede yaşadığım deneyimle sınırlandırmamaya çalışıyorum. Elbette her oyuna aynı titizlikle yetişmem mümkün olmadığı için çoğu zaman alt metinleri ıskalıyor, aynı oyunu ikinci izleyişimde veya üzerine yazılan bir yazıyı okuduğumda bunu fark ediyorum.

Hakikat, Elbet Bir Gün‘ü de benzer hislerle başladım izlemeye. Eyvah, dedim, yine birçok şeyi ıskalıyorum. Çünkü oyunun ilk yirmi dakikası sahnede gördüğüm parça parça anekdotları anlamlı bir şekilde birleştirmeye çalışarak geçti. Maalesef muvaffak olamadım. Geçtim ortaya bütünlüklü bir fikir çıkarmayı, oyunun geri kalanıyla ilgili yargılar dağıtmaya başladım. Fakat hikâye kendi düğümlerini çöze çöze ilerledikçe bunun bir anlatım biçimi olduğunu kısa sürede idrak ettim. Sonrasında tüm taşlar yerine oturmaya başladı. Oyunu izleyecek olanlara tavsiyemdir, anlamlandırmaya çalışmayın ve bırakın bu sefer de hikâyeye maruz kalın.

Seda Türkmen dışındaki tüm oyuncuları ilk defa sahnede izleme şansım oldu. Gizem Erdem’i daha önce çeşitli film ve dizilerde izlemiştim. Pozitif ayrımcılık olarak algılanmasından çekinerek oyunun kadın oyuncularını daha çok beğendimi söyleyebilirim. Özellikle Gizem Erdem’i.

Geçmişle bugünün harman olduğu bir oyun Hakikat, Elbet Bir Gün. Bir mektubun peşinden sürüklenirken birbirinden farklı anlatım biçimleriyle bezeli bir dil kullanıyor. Her bir biçimin kendi sahne tasarımını içerisinde barındırması oyunu görsel olarak da doyurucu bir hâle getiriyor. Oyunla ilgili olumsuz bir eleştiri olarak, konu edilen distopik unsurların izleyicide yeteri kadar merak veya şaşkınlık uyandırmamasını söyleyebilirim. Yanlış hatırlamıyorsam Melisa Kesmez bir yazısında mealen şöyle diyordu: “Dönemin gerçekliği öyle bir noktaya geldi ki distopik eserler artık tat vermiyor.” Hakikat, Elbet Bir Gün de bundan nasibini almış gözüküyor. En azından gündeme dair çok fazla gönderme yapıldığı gerçekçesiyle yazılan olumsuz eleştirileri okuduğumda benim gördüğüm bu. Trajikomikliğin harikulade bir örneği âdeta.

Oyun öncesinde fuayede Entelektüel Baykuşlar blogunun yazarı Ebru Hanım ile karşılaştık. Oyunu ikinci defa izlemeye geldiğini söylemişti. Nedenini oyunu izledikten sonra daha iyi anladım. Yukarıda bahsettiğim ıskalamalar nedeniyle önümüzdeki sezon Hakikat, Elbet Bir Gün’ün kapısını yeniden çalmayı planlıyorum. Eminim ki bu temsilde fark etmediğim çok fazla şey göreceğim.


Güncelleme: 10 Temmuz 2019

Yaklaşık dört ay sonra 17. Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali‘nde yeniden izledim Hakikat, Elbet Bir Gün’ü. Vesileyle oyunu ilk izlediğimde yazdığım günlüğü de yeniden okudum. Iskalamış olabileceğim sahneleri görmek için sezonda oyunu tekrar izlemek istediğimi yazmışım. Âdeta dört ay sonrasına bir mektup olmuş. Sezona kadar beklememe dahi gerek kalmadı. Hayatta bazen böyle güzel şeyler gelebiliyor başıma.

Dün akşamki temsili, ilk temsilin kazandırdığı tecrübeyle tüm kaygılardan azade bir şekilde izlemeye başladım. Sahnede gördüğümü anlamlandırmaya zorlamayarak hikâyenin akışına bıraktım zihnimi. Oyun sonunda fark ettim ki sandığımdan çok daha incelikli bir metin var karşımda. Aslında dört ay evvelki izlenimlerimle sezonda izlediğim en iyi oyunlar arasına eklemiştim Hakikat, Elbet Bir Gün’ü. Dün akşam keyifle tasdiklemiş oldum bu fikrimi.

Hakikat, Elbet Bir Gün, distopik gibi görünen ama çok uzağında olmadığımız bir hikâyeyi kendine has sahneleme üslubuyla anlatıyor. Bir mektup yol gösteriyor bütün oyuna. Ayçiçeğinin son mektubu. Ayılar, kargalar, prenses balıkları ve daha niceleri sahnede ete kemiğe büründürüyor izleyicinin içinde mahfuz olan hisleri. Kesinlikle söylediğiyle izleyicisinin anladığı birbirine denk olan bir oyun değil Hakikat, Elbet Bir Gün. Araladığı bir kapının izleyicideki tezahürü çok daha derin ve yıkıcı olabiliyor. Az evvel kahkahalarla gülerken az sonra yüreğinizin sızısıyla kalakalabiliyorsunuz koltuğunuzda.

İlk oyunda olduğu gibi Gizem Erdem‘i yine çok beğendim. Yanına Berkay Ateş‘i de iliştirdim bu defa. Önceki yazdığım günlüğü okuyunca oyuncu performanslarıyla ilgili derdimi anlatamadığımı fark ettim. Tüm oyuncular ekip olarak harika bir performans sergiliyorlar. Yalnızca kimi temsillerde kimi oyuncular şahsi olarak daha çok ilgimi çekiyor.

Şimdiden festivalde en keyif alarak izlediğim oyunlardan birisi oldu Hakikat, Elbet Bir Gün. Festival bittiğinde yerine koyabileceğim bir oyun olacak mı çok merak ediyorum.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Berkay Ateş
Yöneten: Serkan Salihoğlu
Sahne Tasarımı: Cem Yılmazer
Maske ve Kukla Tasarımı: İlayda Çeşmecioğlu
Oynayanlar: Gizem Erdem, Seda Türkmen, Emir Çubukçu, Can Kulan, Berkay Ateş
Süre: 2 saat (2 perde)