İzledim: Vahşi Batı

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaİstanbul Şehir Tiyatroları‘nın yeni sahnelemeye başladığı oyunlardan biri Vahşi Batı. Dün akşam ikinci temsilini Kadıköy Haldun Taner Sahnesi‘nde izleme şansı buldum. Kurumun son zamanlarda izlediğim oyunlarından bir sebeple memnun ayrılmıyorum. Bu memnuniyetsizlik, öncesiyle ve sonrasıyla birlikte oyunlara ayırdığım vakitleri sorgulamaya kadar itti beni. Repertuvar değişene, yeni oyunlarla çeşitlenene kadar kendime yaptığım aylık seyir programlarında çok daha az yer vermeye karar verdim İstanbul Şehir Tiyatroları oyunlarına. Fakat umutsuzca incelediğim mart ayı programında gördüğüm Vahşi Batı, oyuncu kadrosundan dolayı izlemeyi reddedemediğim bir oyun oldu.

Vahşi Batı, Amerikan yazar Sam Shepard‘ın bir oyunu. Yıldırım Türker çevirisiyle sahneleniyor. Oyunun yönetmeni Ergun Üğlü. Oyuncu kadrosunda ise Ahmet Saraçoğlu, Alev Oraloğlu, Eraslan Sağlam ve Serdar Orçin yer alıyor. Oyun için bu kadar heveslenmemde Ahmet Saraçoğlu ve Serdar Orçin’i beraber izleyecek olmanın çok büyük bir etkisi vardı, muradıma erdim.

Vahşi Batı, sürdürdükleri yaşamlar birbiriyle benzeşmeyen iki kardeşin merkezde olduğu bir hikâye anlatıyor izleyiciye. Biri, film sektöründe kendisine yer edinmiş itibarlı bir senarist, diğeri ise geçimini hırsızlıkla sağlayan bir kaybeden olarak çıkıyor ilk bakışta izleyici karşısına. İki kardeş, oyunun ilerleyen dakikalarında kimi uyarıcıların etkisiyle birbirlerinin hayatlarına özendiklerini ve birbirlerinin yerlerinde olmak istediklerinin ayırdına varıyorlar. Kıyasıya mücadeleleri böylece başlamış oluyor. Hayatlarındaki maddi imkânlarını özgürlüklerle, özgürlüklerini de maddi imkânlarla ikame etmenin derdine düşüyorlar.

Oyunun hemen başlarında birbirlerinin yaptıklarıyla pek de ilgili gözükmeyen iki kardeş var. Hatta zaman zaman küçümseyen ve ötekileştiren. Kardeşler arasında köprü görevi gören bir yapımcı, paranın somut bir formu olarak birini hırslarından azade ederken diğerinin gittikçe hırslanmasına sebep oluyor. Babasını yaşadığı sefil hayattan kurtarmayı amaçlayan abi, kardeşinin önce mesleğini daha sonra ise yeteneklerini elde etmenin planlarını yapıyor. Kardeş ise yeni keşfetmekte olduğu, o güne kadar peşinde koştuğu tüm meziyetleri karşısına alacak bir hayatın izini sürüyor.

Oyun, Barış Dinçel‘in oyunlu bir sahne tasarımıyla sahneleniyor. Bir benzerini Baba Sahne‘nin Aşk Ölsün oyununda da yaptığını anımsıyorum. Fakat Aşk Ölsün’de finale saklanan oyun, Vahşi Batı’da tüm sahnelere yayılmış. Aile arasındaki yıkımı anlatması açısından amacına doğrudan hizmet ediyor olsa da matematiği anlaşıldıktan sonra bir rutine dönüştü benim için. İlk birkaç tanesi dışında gafil yakalanmadığım için olsa gerek beni pek heyecanlandırmadı, görsel bir detay olarak kaldı zihnimde yalnızca. İlk oyunlar olması hasebiyle sanıyorum, oyuncuların, izleyicilerin bu dekor oyunlarına verdikleri tepkilere hazırlıklı olmadıklarını da hissettim yoğun bir şekilde.

En son On İki Öfkeli Adam‘da izlediğim Serdar Orçin‘i çok beğendim yine. Ahmet Saraçoğlu ile izlemesi keyifli bir ikili olmuşlar. Çok az oyuncu var böyle ne oynasa yakıştırdığım, yaptıkları her işi takip etmeye çalıştığım. Serdar Orçin bunlardan birisi. -Kadın oyunculardan ilk aklıma gelen ise Esra Bezen Bilgin oluyor. Önümüzdeki ay tekrar izleyeceğim Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi oyununu. İple çekiyorum ay sonunu o yüzden.- Eraslan Sağlam iki karakter arasında bir dinamo görevini ifa edercesine oynuyor. Alev Oraloğlu ise oyunun sakin bir finalle bitmesine hizmet ediyor oynadığı hasta anne rolüyle.

Vahşi Batı, para kazanma hırsının birey üzerindeki dönüştürücü etkisini dört kişilik bir aile içerisinden anlatıyor. Dillere pelesenk olmuş tabirle, kardeşin kardeşe düşman olmasını örnekliyor. Bunu her iki kardeş için de neden sonuç ilişkisi içerisinde yapıyor. Bu sayede izleyicinin kafasında bazı sorular ve muhtemel cevaplar bırakıyor finalinde. Zengin olmayı istemek için herkesin bir nedeni olabileceğinin, bu nedenlerin ilk bakışta makul gözükmekle birlikte zengin olmakla doğrudan bir ilintisi olmadığının, bu uğurda hırpalanan insanların üstünde duruyor. En azından benim anladığım bu oldu Vahşi Batı’dan. Geçtiğimiz sezon izlediğim Nora – Bir Bebek Evi‘nden sonra müspet hislerle ayrıldığım nadir İstanbul Şehir Tiyatroları oyunlarından birisi Vahşi Batı.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Sam Shepard
Çeviren: Yıldırım Türker
Yöneten: Ergun Üğlü
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel
Oynayanlar: Ahmet Saraçoğlu, Alev Oraloğlu, Eraslan Sağlam, Serdar Orçin
Süre: 2 saat (2 perde)