İzledim: Seneye Bugün, Hayat Der Gülümserim, Öldün, Duydun mu?

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakika

Seneye Bugün

İstanbul Devlet Tiyatrosu‘nun Seneye Bugün oyununu Kozyatağı Kültür Merkezi‘ndeki Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan Sahnesi‘nde izledim. Gencay Gürün tarafından çevrilen Kanadalı yazar Bernard Slade‘in metni Celal Kadri Kınoğlu rejisiyle sahneleniyor. Oyunun rollerini ise yine Celal Kadri Kınoğlu, Gerçek Alnıaçık ve Ebru Demirdöven Şatıroğlu paylaşıyor. Oyunun tanıtım sayfasında Osman Tunca Soysal‘ın da bir rolü olduğu gözüküyor ama oyunda yer almıyordu. Sanıyorum onun rolünü de Ebru Demirdöven Şatıroğlu canlandırdı.

Oyun, türlü tesadüfler sonucu yolları evlerinden epey uzaktaki bir otelde kesişen George ve Doris’in hikâyesini konu alıyor. İkisi de evli ve çocuklu olan George ve Doris, bu otelde bir ilişki yaşamaya başlıyorlar. Âdeta oyun gibi sürdürdükleri bu ilişkide birbirlerini yalnızca senede bir hafta sonu görüyorlar ve diğer zamanlarda katiyen iletişim kurmuyorlar. Tam 25 sene boyunca sürdürdükleri bu oyunda başlarından geçenleri izliyoruz sahnede.

Celal Kadri Kınoğlu’nu daha önce Giydiricide, Gerçek Alnıaçık’ı da Bay Z.‘de -bu günlüğü yazarken fark ettim maalesef- izlemiştim. İkisini de bu oyunda beğendim. İzlemesi keyifli bir uyumları vardı. Celal Kadri Kınoğlu oyunu sahneye koymaya hazırlanırken Doris rolünün Gerçek Alnıaçık’a yakışacağını düşünerek kendisine teklif etmiş. Öyle de olmuş açıkçası. Nihayetinde eğlenceli bir oyun çıkmış ortaya. Normal şartlar altında izleyicide bu denli karşılık bulması zor olabilecek bir konusu olmasına rağmen öyle güzel oynuyorlar ki tek tük çıkan çatlak sesleri saymazsak çok sevilen bir oyun oldu diyebilirim.

Hayat Der Gülümserim

Müze Gazhane‘deki Büyük Sahne‘de izlediğim ilk oyun oldu İstanbul Şehir Tiyatroları‘nın Hayat Der Gülümserim‘i. Özel Yula‘nın yazıp yönettiği oyunun başrolünü Sema Keçik canlandırıyor, Serkan Bacak da kendisine eşlik ediyor.

Hayat Der Gülümserim’de senelerce birçok tiyatro oyununa ev sahipliği yapmış bir sahne yıkılıp alışveriş merkezi yapılmak üzere yeniden projelendirilir. Bunun üzerine kariyerinde birçok kadın karaktere hayat vermiş olan bir oyuncu, yıkılacak olan bu salonda bir jübile yapmaya karar verir. Hayatında iz bırakmış beş farklı kadın hikâyesini salonda yalnız olduğunu düşünerek tek başına oynamaya başlar.

Hem yazarına hem oyuncularına aşina olmadığım bir oyundu Hayat Der Gülümserim. Sema Keçik’in yüksek enerjisi ve metnin derinliğiyle ortaya iyi bir oyunun çıktığı kanaadindeyim.

Öldün, Duydun mu?

İstanbul Şehir Tiyatroları‘nın Öldün, Duydun mu? oyununu Üsküdar Musahipzade Celâl Sahnesi‘nde izledim. Yiğit Sertdemir‘in kaleme alıp yaptığı oyun müziklerinden aşina olduğum Burçak Çöllü‘nün yönettiği oyun daha önce Altıdan Sonra Tiyatro çatısı altında oynanmış. Bu sezon da Emrah Can Yaylı, Pelin Budak, Tankut Yıldız‘dan oluşan oyuncu kadrosuyla İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oynanmaya başlamış.

Oyun, intihar eden bir gencin öldükten sonra başından geçenleri konu alıyor. Yaratılan bu alternatif evrende, ölen gencin tüm yaşantısı kendisine masalcı denilen bir karakter tarafından yüzüne okunuyor ve başarıları, hataları, hayatına devam etseydi başına gelebileceklerle yüzleşmesi sağlanıyor.

Oyun metni çok sık izleyiciyi ters köşe yapıyor ve yarattığı evren gereği de çokça merak ettiriyor. Fakat buna rağmen oyunun izleyiciyi sıkacak derecede yavaş ilerlediğini düşünüyorum. Prömiyerinden henüz birkaç gün sonrakini temsilini izlemiştim. Bununla bir alakası var mıdır bilmiyorum ama bu hâliyle vasat bir oyun hissi bıraktı bende. Bir de saçma bir şekilde oyunun selamlama kısmında salonun tavanından metal bir havalandırma kapağı koltuğundaki izleyicinin başına düştü. Oyunun hemen sonrasındaki bu kaotik atmosfer de oyun gününü pek iyi hatırlamamama neden oldu.