İzledim: Macbeth

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakikaİstanbul Şehir Tiyatroları‘nın Macbeth oyununu dün akşam Üsküdar Musahipzade Celâl Sahnesi‘nde izledim. 2017 senesinin mart ayında aynı oyunu aynı sahnede izlemek için niyetlenmişim fakat biletini dahi almama rağmen gidip izleyememişim. Bunun gibi geç buluşmalara biraz üzülüyorum. Oyundan alacağımı -müspet veya menfi olarak- ertelediğimi hissediyorum. Neyse ki henüz repertuvardayken izleyebildim oyunu.

William Shakespeare‘in metni, Sabahattin Eyüboğlu çevirisi ve Ulviye Karaca rejisiyle sahneleniyor İstanbul Şehir Tiyatroları bünyesinde. Oyunla ilgili söyleyeceğim ilk şey bir uyarlama olduğu. Oyun açıklamasında geçirilen tek kelime haricinde bunun üzerinde çok fazla durulmuyor. Oyun ne ismi ne afişi ne de künye bilgileriyle bir uyarlama olduğunun ipucunu izleyiciye veriyor. Ulviye Karaca, oyunu kendince anlamlı gördüğü bir sahne ile sonlandırmayı tercih etmiş. Yani sahnede Macbeth’in tam metni oynanmıyor. Bunu izleyiciyle açık bir şekilde paylaşmamayı tehlike olarak görüyorum. Eminim ki bu rejiyle ilk defa Macbeth izleyenlerin çoğu metindeki şahsi tasarrufların ayırdına varamayacaktır.

Daha önce iki farklı Macbeth uyarlaması izledim. Birisi Tiyatro Bereze‘nin Macbeth / İki Kişilik Kabus, diğeri ise Kadro Pa‘nın Macbeth Mutfakta oyunuydu. İkisi de izleyiciye sahne üzerinde alışılagelmedik bir Macbeth temsili izleyeceğini en başından söyleyen oyunlardı. İzleyicisinde ona göre bir beklenti yaratırken icracısına ise sınırsız bir hareket alanı açıyordu. Fakat İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Macbeth oyunu bunu üstü kapalı bir şekilde yaparak izleyicisine klasik gibi görünen ama keyfe keder kesilmiş eksik bir metin izlettiriyor.

Oyunun oyuncu kadrosunda daha önce rol aldıkları yapımlarda beğenerek izlediğim Kubilay Penbeklioğlu ve Gökçer Genç gibi isimler vardı. Onlar dahil tüm oyuncuların çabalarının, teknik imkânların alabildiğine kullanıldığı sahne tasarımının ve başvurulan kukla oyunlarının yarım bir hikâyenin duygusunu izleyiciye geçirmekte muvaffak olamadığını düşünüyorum. Bunda aslında olağan dışı veya şaşırılacak bir şey yok. Bir nevi neden sonuç ilişkisi gibi geliyor bana. Hikâye elden gidince geri kalan her şey yalnızca birer süs hâline geliyor ve mevcudiyetleri anlamsızlaşıyor. İyi bir hikâyenin bunların birçoğu olmadan izleyiciyi oturduğu koltuğa çivileyebiliyor olması da bunun apaçık sağlaması bence.

Oyun vesilesiyle metni yeniden okuma fırsatı buldum. İzlediğim her oyundan iyi veya kötü demeden bir şeyler öğreniyorum. İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Macbeth oyunu beğendiğim bir uyarlama olmamasına rağmen Macbeth’in ne kadar güçlü bir metin olduğunu yeniden hatırlattı bana. Hatta kimi zaman deneysel sahneleme çabalarını boşa çıkarabilecek ve üzerine söz söylettirmeyecek kadar güçlü bir metin.

Bundan kötü, bundan iyi bir gün yaşamadım.
Macbeth

OYUN KÜNYESİ 
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
Yöneten: Ulviye Karaca
Sahne Tasarımı: Gamze Kuş, Cihan Aşar
Oynayanlar: Damla Cangül Yiğit, Direnç Dedeoğlu, Gökçer Genç, Kubilay Penbeklioğlu, Mana Alkoy, Nilay Yazıcıoğlu, Nurdan Kalınağa, Tuğrul Arsever
Süre: 1 saat 5 dakika (Tek perde)