İzledim: Herkes Kocama Benziyor, Münaşaka, İlker Gümüşoluk Stand Up

Yaklaşık okuma süresi: 3 dakika

Herkes Kocama Benziyor

Kadıköy Emek Tiyatrosu‘nun Herkes Kocama Benziyor oyununu Tiyatro Kooperatifi Yaz Buluşmaları kapsamında Caddebostan Sahil Amfi Tiyatro’da izledim. Tiyatro Kooperatifi, ağustos ve eylül aylarında birden fazla sahnede açık hava oyunları sahneledi. Geç haberdar olduğum için Caddebostan’daki son oyunu izleyebildim ancak.

Herkes Kocama Benziyor, tek kişilik bir oyun. Alis Çalışkan‘ın kaleme aldığı oyunu Hakan Emre Ünal yönetmiş ve Pınar Güntürkün oynamış. Daha önce izlediğim Sevgili Arsız Ölüm – Dirmit, Tırnak İçinde Hizmetçiler, Trom gibi oyunlardan ekibe aşinayım. Kötü bir iş izlemeyeceğimi bu yüzden tahmin ediyordum; öyle de oldu. Oyun, bir pavyonda tuvaletçilik yapan Ayten‘in hikâyesini kendi ağzından anlatıyor. Açık havanın da atmosferine uygun olarak bunu izleyiciyle interaktif bir şekilde yapıyor Ayten. Neden orada olduğu, pavyondaki diğer kadınlarla, hayatındaki erkeklerle ilişkisi ve nihayetinde oyuna ismini veren hadisesini Ayten’in kimi zaman neşeli kimi zaman hüzünlü anlatılarından öğreniyoruz.

Pandemiden önce tek kişilik kadın hikâyesi anlatan çok fazla oyun izlemiş ve bu oyunların yavaş yavaş birbirlerini tekrara düştüklerini düşünmeye başlamıştım. Herkes Kocama Benziyor’u izlemeye giderken de benzer bir endişe yok değildi içimde. Konusu açısından benzeşse de rejisi ve Pınar Güntürkün’ün performasının oyunu ayrı bir yere koyduğunu düşünüyorum. Yaz aylarında açık havada oyun izlemenin görece keyifleri olsa da bazı oyunları ufak sahnelerde izlemekten daha fazla keyif alıyorum. O nedenle Herkes Kocama Benziyor’u Moda Sahnesi‘nin stüdyosu, Boa Sahne, Altkat Sanat veya Kadıköy Emek Tiyatrosu‘nun kendi sahnesi gibi daha ufak bir sahnede izlemeyi isterdim.

Münaşaka

Yılmaz Erdoğan‘ın tek kişilik stand up gösterisi Münaşaka‘yı Beşiktaş Kültür Merkezi‘nde izledim. Münaşaka ile birlikte pandeminin başından bu yana ilk defa kapalı bir salonda oyun izlemiş oldum. Pandemi öncesinde ekseriyetle Kadıköy ve çevresindeki sahnelerin gediklisi olmam hasebiyle şehrin diğer yakasına nadiren geçerdim. O yüzdendir ki Beşiktaş Kültür Merkezi’ne de yolum daha önce hiç düşmemişti. Tüm bu ilkler birleşince heyecanlı, bir o kadar da keyifli bir akşam geçirdim. Klişeden sakınmadan söyleyeceğim; tıpkı eski günlerdeki gibi.

İki perdelik gösterinin neredeyse tamamı, Yılmaz Erdoğan’ın sinema anılarından oluşuyor. Güncel konulardaki anlatıları da çoğu zaman sinema çerçevesinde birleşiyorlar. Cebimde Kelimeler‘deki heyecanlı çocukluk ve ilk gençlik hikâyelerinin yerini Münaşaka‘da tecrübeden mürekkep olgun hikâyelerin aldığını hissettim izlerken çokça. Oyun öncesinde okuduğum eleştirilerde, anlatılarının kendini tekrar ettiği yönünde çok fazla olumsuz yoruma rastlamıştım fakat ben buna katılmayacağım sanırım. Hem içerik hem de atmosfer olarak beklentilerimi karşılayan bir gösteri oldu Münaşaka. Geçen bunca zamanda, online gösterimlerle ve açık hava oyunlarıyla yaşayamadığım o hissi Münaşaka ile yeniden hatırladım.

İlker Gümüşoluk Stand Up

İlker Gümüşoluk‘un stand up gösterisini Kozyatağı Kültür Merkezi‘de izledim. Hatırı sayılır bir zamandır YouTube, Instagram, Rabarba, Biraz Konuşabilir miyiz? gibi farklı kanallardan izleyip dinliyorum İlker Gümüşoluk’u. Stand up gösterisini ilk defa izleme şansı buldum.

Açıkçası gösteri öncesinde İlker Gümüşoluk’un hikâyeleri ve anlatım üslubu hakkında çok fazla sayıda iyi referansım olduğu için en ufak bir şüphem olmadan, sadece gülmeye gitmiştim. Nitekim de yarın yokmuşçasına güldüm. İki perdelik gösterinin ilk perdesi genel olarak tanışma, ikinci perdesi kadın erkek ilişkileri üzerinden ilerliyor. İzleyicilerin de hikâyelere sık sık katıldığı gösteri, yine bir cuma akşamında haftayı keyifle kapatmama vesile oldu.

Son zamanlarda, uzun zaman önce kaybettiğim bir hissi yeniden bulmuş gibiyim. Gittiğim oyunlarda, gösterilerde çocuk gibi heyecanlanıyorum. Bu nedenle eylemlerim sürecek.