İzledim: Ketenpere Stand-Up

Yaklaşık okuma süresi: 2 dakikaGeçtiğimiz sene içerisindeki kapanmaların hangisindeydi tam hatırlamıyorum ama izleme alışkanlıklarımın usul usul değişmeye başladığını fark etmiştim. Uzun süreli odaklanmamı gerektirenlerden ziyade daha kısa ve sohbet formatında yapımlar izlemeye başlamıştım. Stand-up da bu formata en çok uyan türlerden birisi aslında. Fakat ne yazık ki -muhtemelen izleyici ile olan organik bağından dolayı- stand-up gösterileri, tiyatro oyunları kadar dijital platformlarda izleyiciyle buluşamadılar. Şu anda yayımlanan Stand-Up Evreni gibi yapımlar var fakat onlar da normalleşmelerle birlikte izleyicili olarak çekilmeye başladılar. Velhasılıkelam o dönem çok fazla stand-up gösterisi izlemek isteyip izleyemedim. Açık havalarda oynanmaya başladığını görünce de epeydir merak ettiğim Sergen Deveci‘nin Ketenpere gösterisini Özgürlük Parkı içerisindeki Tepe Sahne‘de izledim.

Sergen Deveci ile tanışıklığım BluTV‘deki Bonkis dizisiyle başladı. Daha sonra merak edip araştırınca YouTube kanalına ve Sote isimli podcast yayınlarına rastladım. En son da stand-up gösterisine. Peşin peşin söyleyeyim, canlı stand-up izleme deneyimlerim sayılı. Daha önce Deniz Alnıtemiz ve Onur Ünlü‘nin gösterilerini izlemiştim. Onların da aralarında üçer sene olduğunu göz önüne alırsak pek stand-up sevdalısı sayılmazdım ama yakın zamanda bunu değiştirmek niyetindeyim.

Ketenpere, iki perdelik bir gösteri. İlk perde, Sergen Deveci‘nin kendi deyimiyle tanışmayla geçiyor. İzleyicilerle sık sık temas edip hem kendi hikâyesinin nasıl başladığını anlatıyor hem de izleyiciyi tanıyor. Bu bölümler doğaçlamaya çok teşne. Diyaloğa girdiği her izleyiciden farklı bir hikâye çıktığı için Ferhangi Şeyler‘in günlük gazeteler bölümünü anımsattı bana. Muhtemelen bir sonraki gösterisinin ilk perdesi bambaşka olacaktır. İkinci perde ise daha planlı hikâyelerle sürüyor. Yine içerisinde bulunduğu sektörden gözlemleri, aile ve okul hayatı perdenin genel temasını oluşturuyor. Bir stand-up gösterisine dair uzun uzadıya daha fazla ne yazılır bilmediğimden daha fazla uzatmayayım.

Benim için eğlenceli bir akşamdı. Açık havanın atmosferi salona hiç mi hiç benzemiyor zaten. Sahne üzerinde veya izleyiciler arasında ne zaman ne olacağını kestirmek çok güç. Bu durum tiyatro oyunlarında kimi zaman gergin ve oyuncuların dikkatini dağıtacak bir hâl alabiliyorken stand-up gösterileri için handikap olmuyor sanırım. En azından Ketenpere gibi metnin motamot oynanmadığı gösterilerde.

Şu anda sahnelere girilirken ateş ölçümü, HES kodu kontrolü gibi merasimlerden ötürü oyunların başlama saatleri sarkabiliyor. O yüzden yanılıyor olabilirim ama ya gösterinin süresi beklediğimden kısaydı ya da zamanın nasıl geçtiğini anlamadım izlerken. Ben girişte HES kodu yerine ısrarla biletimin karekodunu gösterip salona bir süre giremediğim için minik çaplı bir kalp krizi geçirmiş ve zaman mefhumumu yitirmiş de olabilirim. Bu arada not düşmüş olayım, Özgürlük Parkı içerisindeki amfi tiyatroda uygulanan boşluklu oturma düzeni Tepe Sahne’de uygulanmıyor. Bu beni bir miktar tedirgin etti. Boşluğu izleyiciler olarak kendi imkânlarımızla sağladık. Gösteri akşamını her halükârda keyifli bir anı olarak attım kumbarama. Eski normal günlerdeki gibi.