İzledim: Kasaplığın Elkitabı

Yaklaşık okuma süresi: 4 dakikaİstanbul Devlet Tiyatrosu‘nun Kasaplığın Elkitabı oyununu Aile Sırları ile aynı gün Cevahir Sahnesi‘nde izledim. Bu iki oyunla birlikte ilk defa aynı gün içerisinde hem matine hem suare oyun izlemiş oldum. Tahmin ettiğimden yorucu bir gün oldu. Bu yorgunluğun suare oyununun enerjisinden çaldığını hissetttim. Twitter’da bu konuyla ilgili yaptığım paylaşıma cevaben Oğuz Kaygalak bir öneride bulundu. İzlediğim iki oyun da iki perde olarak sahnelenen ve süreleri uzun sayılabilecek oyunlardı. Bir sonraki matine – suare deneyimimi tek perdelik oyunlarla yapacağım önerisine uyarak. Bir de Cevahir Sahnesi gibi kaotik olmayan, Üsküdar Tekel Sahnesi veya Üsküdar Stüdyo Sahne gibi insanı yormayacak bir sahne tercihi yapmam yerinde olabilir.

Boris Vian‘ın kaleme aldığı oyun Ayberk Erkay çevirisiyle sahneleniyor. Oyunun yönetmeni ise daha önce yine İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Erkek Parkı oyununda oyuncu olarak izlediğim Burak Karaman. Oyunun daha sonra değineceğim sahne tasarımı Behlüldane Tor‘a ait.

Boris Vian, II. Dünya Savaşı‘nın sonları yaklaşırken sıcak savaşın etkisi altındaki kasabalardan birinde geçen bir hikâye kaleme almış. Bir kasap, kızlarını evlendirmek telaşına düşüyor ve bu niyetle kendisinden uzakta olan tüm çocuklarını evinde toplayıp bir düğün yapmak için çabalıyor. Bu esnada savaş evleri yıkmaya, insanları öldürmeye, hayatta kalanlara ise korku salmaya devam ediyor. Oyun, zaman olarak Normandiya Çıkarması‘nın yaşandığı sırada geçiyor. Bu nedenle Almanya’ya karşı toplanan farklı müttefik milletlerden askerler, Boris Vian’ın elinde çok fonksiyonel birer oyuncağa dönüşüyor. Askerleri mensubu oldukları milletlerle ilişkilendirerek kendisine bir eleştiri zemini oluşturuyor.

Çok fazla alt metni olan bir oyun Kasaplığın Elkitabı. İzleyici açısından bunun bir iyi bir de kötü yanı var. İyi yanı, dönemin tarihi hakkında bilgisi olan izleyici oyundan çok büyük bir keyif alabilir. Boris Vian’ın yaptığı nükteleri yerli yerine koyar ve hiçbir sahnede boşluğa düşmeden su gibi akan eğlenceli bir hiciv izler. Fakat tarih bilgisi olmayan izleyicinin oyundan alacağı keyif maalesef çok sınırlı. Oyunun hikâyesine tamamıyla dâhil olamayan izleyici için geriye hareketli sahne tasarımının uyandırdığı merak ve çoğu zaman bir farsı andıran sahneler kalıyor. İzleyeceğim oyunlardan daha fazla keyif alabilmek öncesinde metnini okumayı kendime şiar edindim. Burada da defaatle yazıyorum ama Kasaplığın Elkitabı için durum bundan ibaret değil. Sovyet askerinin asabiyetini veya Amerikan askerinin Alman askeriyle ilişkisini anlayabilmek için yalnızca oyun metnini okumak fayda sağlamıyor. Çok daha fazla bir ön bilgi gerekli.

Oyunun, yıkılan duvarlar, etrafa saçılan tuğlalar ve çöken tavanlar ihtiva eden hareketli bir sahne tasarımı var. İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Vahşi Batı oyunu için Barış Dinçel‘in yaptığı sahne tasarımını çağrıştırıyor ilk bakışta. -Temsil sırasına göre ele alırsak tam tersi olmalı. Ben günlükleri yazım sırama göre değiniyorum.- Fakat Behlüldane Tor, Barış Dinçel’in yaptığı tasarıma göre daha bariz bir şekilde göstermiş yapacaklarını. Bir sonraki sahnede olacaklar için elinizde birkaç tane alternatif var izleyici olarak. İster istemez bir tahmin yaparken buluyorsunuz kendinizi. Seneler evvel Geçtim Ama Tiyatrodan oyununu izlemiştim yine İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda. Savaş atmosferinde tiyatro yapmaya çalışan bir grubun hikâyesiydi. Orada da zaman zaman derdini büyük oyunlarla anlatan bir tasarım olduğunu anımsıyorum. Sanıyorum Devlet Tiyatroları için savaş mühim bir konu ve bu şekilde anlatıldığında daha etkili olacağı düşünülüyor. Sahne tasarımını yine Behlüldane Tor’un yaptığı Coriolanus da buna bir örnek olabilir. Geçtim Ama Tiyatrodan’ın sahnelemesini o zamanlar sevmiştim ama şu sıralar böyle şaşaalı sahneler ilgimi çekmiyor. Daha az şeyle daha yoğun dertlerin anlatıldığı oyunları izlemek evla geliyor. O yüzden Kasaplığın Elkitabı’nın gürültülü patırtılı sahnelemesi bana hitap etmedi.

Oyunculara gelecek olursam, Selçuk Kıpçak oynadığı baba, Ahenk Demir ise oynadığı anne rolüyle karşılıklı olarak bir uyum içerisindeler. Daha önce Lütfen Kızımla Evlenir misiniz?, 57. Alay ve Romeo ve Juliet oyunlarında izlediğim Ahmet Dizdaroğlu‘nun ise oynadığı karakter gereği gizil gücünü kullanamadığını düşünüyorum. Yanlış oyuncu seçimi demeye dilim varmıyor ama bir olmamışlık seziliyor canlandırdığı Andre karakterinde. Evin kızlarından biri olan Cathrine rolüyle Merve Erdoğan‘ı çok beğendim. Selamlamadaki yüksek tepkiden de anlaşılacağı üzere sahneye girdiği andan itibaren oyunculuğuyla izleyicinin dikkatini çekti ve rolü diğer karakterlere nispeten az olmasına rağmen ilgiyi üzerinde topladı.

Oyunu okumadım. Neden bilmiyorum ama oyunun üzerine çalışmayı istemedim bu dönem. Yalnızca izlemekle yetindim. Belki okuduktan sonra yeniden izlemeye niyetlenirim. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar Kasaplığın Elkitabı üzerine.

OYUN KÜNYESİ
Yazan: Boris Vian
Çeviren: Ayberk Erkay
Yöneten: Burak Karaman
Sahne Tasarımı: Behlüldane Tor
Oynayanlar: Selçuk Kıpçak, Ahenk Demir, Ahmet Dizdaroğlu, Adem Türker, Nesrin Avcı, Asena Hotamış, Merve Erdoğan, İlker Güler, Tolga Kortunay, Cansın Bezircilioğlu, Salih Salcan, Onur Camcı, Heran Akkaynak, Cihan Akyürek, Seda Gün, Gül Altınok, Gökhan Türkal, Gökhan Eroğlu, Onur Doğan, Kürşat Kurnaz, Özenç Eren Yelçi, Rıza Leki, Volkan Çelik, Oğuzhan Erdoğan
Süre: 2 saat 15 dakika (2 perde)